Ben bir çok kez parçalanıp öldüm,
Ama herkesin gözünde bir bütünüm§
Kulaklıklarımdaki şarkının sesini biraz daha artırıp, ellerimi ceplerime soktum. Hava hafif yağmurluydu. O kadar da soğuk değildi, tadındaydı.
Omzuma atılan kol ile, irkilirken iki tarafıma da birileri geçmişti.
Kulaklıklarımı çıkarıp, omzuma kolunu atana baktım.Taehyung?
"Ne oluyor ya?"
"Ben de iyiyim Jennie teşekkür ederim."
"Şu an iyi olduğunu zannetmiyorum Tae."
Güldü. Sağ tarafımda ise Jungkook vardı. Onu fazla umursamadan, yeniden Taehyung'a baktım.
"Sadece evine kadar eşlik edeceğiz, 2 gündür bizi gözden salmışsın. Özledim yani."
Doğruydu. İki gündür evden okula, okuldan eve gidip geliyorum.
"Her gün sizin yanınızda olamazdım değil mi?"
"Bana uyardı."
"Yalnız sana uyardı. Çoğunuzun sevgilisi var, kıskançlık krizlerinin ortasında kalma gibi bir isteğim yok."
"Aman, yaşımız bizim daha küçük..Neyini kıskansınlar."
Evet 4 yaş.
"Kızlar dişi olan her şeyi kıskanır Taetae, yaş fark etmez."
Evime gelmiştik ve ışıklar her zamanki gibi kapalıydı. Eve benden başka uğrayan olmadığı için..
"Geldik, gidebilirsiniz yani."
Jungkook'u sanki zorla getirmiş gibiydi. Ve bu oldukca rahatsız ediyordu beni.
"Gelip bir çayını içmezsek olmaz, hayatta olmaz."
Bir şeylerin garip gittiğini hissetmem normal miydi? İkide birde arkalarını kontrol ediyorlardı.
"Evde çay olduğunu zannetmiyorum."
Kapıyı açıp içeriye girdiğimde ikisi de girdi.
"Taehyung perdeleri kapat."
"Sen de kapıyı kilitle."
İkisi de dediklerini uyguladığında, ben ortada mal mal durmuş onlara bakıyordum.
"Ne-"
"Takip ediliyorsun."
"Bir o eksikti zaten, kim takip ediyor? Sevgili dedem mi?"
Koltuğa oturup, telefonlarından birilerine mesaj attılar. Sorularım cevapsız kalmıştı. Kapıdan patırtı kütürtü sesleri ile irkilip geri çekilirken, Jungkook gidip kapıyı açmıştı. Açar açmaz da Jimin ve Hoseok'un birini dövdüklerini gördüm. Kapının açılma sesine karşılık bize dönüp yakalanmış çocuklar gibi sırıttılar.
"Tamamdır."
"Burası da tamam."
Yukarıdan inen Jin ve Namjoon'a şaşkınca baktım. Sinirle gülmeye başladığımda bakışlar bana dönmüştü.
"İsterseniz ben çıkayım siz oyununuza devam edin. Şaka gibi, biri evimden çıkar diğeri yanımda badigart gibi dolaşır, öbürü de kapıda koruma."
Yukarıya çıkıp, odama girdiğimde ise odamın halini gördüğüm an çığlık attım.
"Ben böyle işin ta.."
Sinirle başladığım cümleyi, derin bir nefes alarak yarım bıraktım.
Delireceğim, gerçekten delireceğim. Dağılmış kiyafetlerim arasından eşofman takımımı alıp, banyoya girdim. Üzerimi hızlıca değişip, saçımı dağınık bir topuz yaptım. Yüzüme de ayılmak için su çarpıp çıkmıştım.Aşağıya indiğim de herkes koltuklarda oturmuştu. Dövülen adamlar ortalıkta yoktu.
"Jenjen, bana ç-"
"Seni su niyyetine kaynatıp, çay yaparım Taehyung, sus."
Tekli koltuklardan boş olanına geçip otururken, dediğime gülen Jin ve Jimin'e ters ters baktım.
"Lütfen, ben daha fazla delirme yolunda ilerlemeden, ne olduğunu anlatın."
"Deden, kurşunların sen de olduğundan şüphelenmiş görünüşe göre. Muhtemelen bugün yürüyüşe çıktığında kaçırılacaktın."
Jimin, olanları anlatırken, duyduklarıma ne şaşırmış ne de korkmuştum. Benim hayatım hep korku doluydu zaten, korkmaya gerek yoktu.
"Bunun için de bizimle gelmelisin Je-"
"Dediklerinizin hiçbiri umrumda değil. Evimde kalacağım."
Parmaklarımla oynarken, olmayan tırnaklarımı kemirmek istiyordum.
"Evinde kalmak istiyorsan eğer, o zaman en azı 2 kişi seninle kalmak zorunda Jennie."
Sessiz kaldım. Onlar beni düşünüyordular. Tersleyip, kovamazdım. Yapamazdım.
"Jimin ile Jin bugün burada kalacak. Yarın da değişiriz."
Ben konuşmuyordum. Konuşamıyordum. Sadece ayağa kalktım ve yürüyerek yukarıya çıktım. Kendi odama değil de, misafir odasına girdim. Yatağa uzanırken, gözlerimin dolduğunu yeni fark ediyordum. Ah, hayır ağlamayazdım. Anne ve babamın nerede olduğu hakkında bir fikrim yoktu.
Yaklaşık 20 dakika sonra kapı tıklatıldığında, doğruldum. Burnum ve gözlerim kızarmıştı. Buna emindim. İçeriye giren bedene donukca baktım. O neden gitmemişti?
"Kapıyı açık bırakıyorum. Bir şey olursa bağır. Yalnızca ben ve Jimin var, diğerleri gitti."
Başımı olumlu anlamda salladım. Odaya girip pencereye doğru ilerledi. Etrafı kolaçan ettiğinde, Jimin de odaya girmişti.
"Galiba annen ile baban geldi, Jennie."
Merdivenlerin başına geldiğimde, içeriye girişlerini izledim.
"Onu bu kadar sevdiğini bilmiyordum, gözlerim yaşardı doğrusu!"
"Gerizekalı mısın sen? Onu verirsek gelecek garantimiz elimizden kayıp gider! Tek varis o."
"Zaten, kızını küçüklükten beri para gibi görüyordun sen. Zavallı kız."
"Defol git şuradan kafamı şişirdin."
"Asıl sen defol, nerede senin sürtüklerin? Birinin koynuna git işte."
Anne ve babam beni çok seviyor.
Bedenime hapsolmuş küçük kız çocuğu, kilitli pencereyi açmayı başardı , sonra da kendini aşağıya bıraktı. Ve öldü. Tebrikler anne ve baba, katil oldunuz.
§
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cheiro no cangote | jenkook
FanfictionSaçları boynuma değdiğinde huylanırken, burnunu boynuma hafifçe sürtüşünü hissettim. Ardından hoş sesi fısıltılı bir şekilde yankılandı kulaklarımda. "Cheiro no cangote." [ Jennie ๑ Jungkook ] © mavitzm | 2018