[25]

1.9K 162 12
                                    


thynights - diğer hesap🌠

Açılan yara,
İhtiyaç duyar sana.

§

İnsan yaşadığı, büyüdüğü yere istemsizce alışıyordu. Ne kadar sevmese de başka yere geçtiğinde eskiyi arıyordu. Ne kadar da güzel anılarımın sayı parmakla sayılır kadar olsa da o evde, neredeyse 18 yıl yarım ruh gibi dolanmıştım.
Yatağımda huzurlu uykumdan on kat çok, ağlayarak uykuya dalışlarımı hatırlardım. O duvarlar benim birçok sinir krizime şahit olmuştu. Tek arkadaşlarım yastıklarımdı. Ama şimdi dönüp arkama bakıyordum da, her şeyi bir çırpıda silebilirdim. Bu nankörlük değildi, fedakarlığa girebilirdi belki.

"D'yi hallettin mi Jin?"

"Biraz zor oldu ama, diğerlerine devrettim. Buradaki tüm işler bitti."

Pencereye çıkmış, önünde otururken öylece boş boş dışarıyı izliyordum. Birkaç günlük gitme işini uzatmışlardı. Jungkook'la yakınlaşma durumundan 2 gün geçmişti. Adama kısaca 'hödük' tü.
Bu kanaate gelmem çok da zor olmamıştı. Takmıyordu beni. Arada saçımı karıştırıyor, arada da burnumu sıkıp geçiyordu. Pardon da, sanki kardeşiymişim gibi davranması kırıcı olmaya başlamıştı. Salak gibi oturup ağlamak istemem normal miydi?
Bence değildi. Belki çok duygusaldım. Ya da çok salaktım.
Sadece kısa bir heves'in doğurduğu bir anı olması ihtimalini düşünmem çıldırmama sebep oluyordu. Sırf bunun için, gitme kararımı birçok kez düşünmüştüm. Burada da mutsuzdum, bu yola çıkarken de, ona karşı duyduğum artık saçma adlandırdığım duygular sayesinde de mutsuz olacaktım.
Sıkıntıyla 'off'layıp başımı pencereye yasladım.

"Noona!"

Ne olduğunu anlamadan, korktuğum için kafamı sert bir şekilde cama vurmuştum.

"Tae, sen bu kızı bir gün öldüreceksin. Çekil şuradan."

Hoseok yanıma gelip, elimle tuttuğum yere baktı. Baya acımıştı yalnız. Aslında suç Taehyung'da değildi. Bendeydi. Jungkook'u düşünürken nasıl öfkelenmişsem artık kafamı o öfkeyle istemeden de olsa hızlıca çarpmıştım.

"İyiyim ya."

"Evet iyisin, alt tarafı beyin kanaması geçirme riskinden son anda kurtuldun." dedi Jin.

"Off, Noona iyi misin?"

"İyiyim, iyiyim." dedim gülerek ayağa kalkıp.

Birazcık başım dönmüştü ama iyiydim. Alt tarafı cama vurmuştum kafamı. Küçklüğümde taştan taşa vurduğum zamanlarım da olmuştu.

"Namjoon hyung'un nerede olduğunu bilen var mı?"

"En son eşyalarını toplamış ve küçük bir işi olduğunu söyleyip çıkmıştı."

Bu soruya Jimin oyun oynarken cevap vermişti. Taehyung gelip, bana yan taraftan sarıldı ve kafasını omzuma koydu. Beş yaşındaki bir çocuğa benziyordu ve çok tatlıydı açıkcası.

"Özür dilerim."

Saçlarını karıştırıp, 'önemli değil.' dedim kısaca. Bakışlarım son yarım saattir koltukda uzanıp gözlerini kapatan Jungkook'a kaydı. Hâlâ aynı şekilde uzanıyordu. Bir an kafasında bir şey kırmak gibi bir istek gelmişti, ama sonra tekrar geri dönmüştü.

"Sen hyung'a kızgınsın? İstersen onu senin için kızdırabilirim."

Tae'nin pis pis sırıtışını gördüğümde güldüm.

"Ne yapacaksın?"

"Sadece izle Jen'. Tabii sonrasında 10 tur falan evde beni kovalayacak ama, senin için değer." deyip diğer odaya geçti.

Ne yapacaktı ki?

§

Yorum ve oylarınızı bırakmayı unutmayın♥

cheiro no cangote | jenkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin