[28]

1.9K 145 80
                                    

§

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

§

"Bana bak, o pastadan bir parmak bile alırsan, sana ondan yedirmem."

Kollarını birbirine bağlayıp, göz devirdi Taehyung.

"Ne var canım, bir dilim yeseydim."

"Senin doğum gününü dün kutladık ya Taetae, çok yedin pasta. Gözün doymadı hâlâ ya. İki koca pastayı bitirdin Jin hyung'la. Şeker komasına gireceğinizi sandım bir an."

"Bize şey olmaz." dedi kendinden emim bir şekilde gülerken.

"Gönül isterdi Yeni Yıla burada girmeyelim, ama işler peşimizi bırakmadı."

Jimin'in üzgün suratına baktım.
Kaşlarım çatılırken, ilk kez onu böyle üzgün görüyordum.

"Neden bu kadar üzgünsün ki?"

"Neden olacak, Rosé'si ile giremeyecek ya Yeni yıla o yüzden."

"Rosé? O kim?"

Jimin, Tae'ye ters ters baktı. Boş boğazlığın kitabını yazacaktı çocuk bu gidişle. 18 yaşına girmişti, ama aklı biraz daha azalmıştı.

"Sevgilim."

Kırık bir şekilde gülümsedim.

"Zaten yarın gitmiyormuyuz? Belki ilk dakikalarında olmayacaksın, ama ilk gününde yanında olman bile onu sevindirecektir inan."

"Doğru söylüyor hyung, Jin hyung'a baksana, Jisoo ile nişanlandılar, ama hâlâ liseliler gibi yazışmakla anlaşıyorlar. Yüzyüze geldiklerinde domatesin kırmızısı bile yüzlerinin yanında haltediyor."

Jin nişanlı mıydı? Şaşkınlıkla Taehyung'un dediklerini dinliyordum. Sahiden, onlar hakkında çok az şey biliyordum.

"Bu evde bekar olan yok galiba senden başka, Taehyung."

Taehyung pis pis sırıttı.

"Yoongi hyungum bekar. Jungkook da çeyrek olarak bekar. Yani yüzde elli gibi."

Yüzüne anlamsızca baktığımda, Jimin gülerek ayağa kalkıp mutfaktan çıktı.

"Çeyrek bekarlık nasıl oluyor, Taetae?"

"Yani, biriyle flörtün dibini yaşıyor, ama bir türlü ismini koyamıyor gibi."

Jungkook, biriyle flörtün dibini yaşıyordusa, ben bunu nasıl göremiyordum? Kendi kendime düşünceye dalmışken, Taehyung başını olumsuzca sallayıp "Hâlâ kendisi olduğunu anlamadı, Tanrım akıl nasip et şu kıza. Çok saf."

"Yah! Taehyung, saçmalama! Ben Jungkook'la flört falan etmiyorum. İşim gücüm yok bir de liseliler gibi flörtleşeyim."

Güldü.

"Zaten liselisin kızım."

Göz devirdim..Haklıydı, ama ben ne saçmaladığımı kendim bile bilmiyordum ki..

Ne yani, dışardan flörtleşen bir çifte mi benziyorduk? Düşüncesi bile, insanda sırıtma isteği yaratıyordu açıkcası.

"Aman, neyse ne işte. Ben kimseyle flörtleşmem. Severim ve karşımdaki karşılık verirse flört istemem. Flört demek işi uzatmak istiyor, sevgisinden emin değil demek. Adam gibi gelip, sevgilimsin der o kadar."

"Tamam, Jungkook'a aktarırım bu sözlerini."

Önümdeki meyve bıçağını aldığımda, gülüp koşarak mutfaktan çıkmıştı. Birkaç saat sonra Yeni Yıla girecektik ve ben hiç de hevesli değildim. Sanki 40-50 yıldır yaşıyormuş gibiydim ve bundan sıkılmıştım. Ama format gereği, ondan geriye sayıp, kısa bir gülüşle girebilirdim 2019'a.

"Benim şapkamı kim aldı ya?"

"Ben aldım!"

"Aman, aman saygılar, bayan Jennie. Siz alabilirsiniz, daima."

Çocuğun gözünü nasıl korkutmuşsam artık. Gülüp, daha iki dakika olsa bile havada patlayan havai fişekleri izledim boş boş. Birilerin saati falan mı bozuktu acaba? Sekiz kişi olarak, dışarıda dağınık bir şekilde duruyorduk. Hoseok hyung Taehyung'un sevincini güzelce paylaşıyordu. Adam çok enerjikti ve istemsizce neşe kaynağı oluveriyordu. Saçımı karıştıran Yoongi'ye ters ters baktığımda güldü. Sonrasında benim de gülmem saniyeler almıştı.

"Son 1 dakika!" diye şakıdı Tae.

Zaten kendi kendine konuşuyor gibiydi. Jimin bir köşede, görüntülü arama ile Rosé ile konuşuyordu. Jin de kafasını telefondan ayırmıyordu.

"Lisa ile sevgiliyiz."

"Yok ananı, yuh! Bir ben mi sap kaldım, oğlum. Sen bile, hem de en yakın arkadaşım ile. Oysa o kadar doldurmuştum sana karşı, yine de güzel kızı kapmışsın."

"Tebrike gerek yoktu."

Elimi 'boş ver' der gibi salladım.
Şaşırmıştım ama, çok da değil. Sadece bir şeyi merak ediyordum.
Yarın gideceksek, o Lisa ile nasıl görüşecekti? Bunu ona soracaktım.

"10! 9! 8! 7! 6!"

Kollarımı birbirine dolayıp, birbirine sarılan 6 erkeği izledim.
Biri neredeydi? Belime sarılan, bir çift kolla neye uğradığıma şaşırırken, kulağıma yaklaştı.

"Nasıl demiştin? Adam gibi; 'Artık, sevgilimsin' "

"2! 1! Hey, Yeni yılı- Oha, burada aile var, aile. Saplığımı yine vurdular yüzüme bak ya!"

Herkes gülerken, bir tek ben az önceki cümlenin şokundan çıkamamıştım.

Artık, sevgilisiydim.

Saçları boynuma değdiğinde huylanırken, burnunu boynuma hafifce sürtüşünü hissettim.
Ardından hoş sesi fısıltılı bir şekilde yankılandı kulaklarımda tekrar.

"Cheiro no cangote."

§

*Cheiro no congote- portekizcede, sevgilinin boynuna burnunu hafifce sürtmek, demektir.*

cheiro no cangote | jenkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin