Selamlar ❣
Ve keyifli okumalar🍃
Yorumlarınızı paragraf aralarında görmek, beni mutlu ederdi..❣•
Hayatın acımasızlığı sınırsızdı. Birçok zaman bunu unutarak yaşıyordum, yaşıyorduk. Öyle bir anda o acımasız tarafını gösteriyordu ki, dumura uğruyordun. Eski kırılmışlıklarını koca bir fırtınayla içinden atıp, hepsinden beter bir enkazı önüne bırakıverirdi. İşte bu yüzdendi, yaşamakla ölümün çizgisi belli olmuyordu. Ya aslında yaşayanlar, tam da bu hayatla bağını koparıp, atmayan kalbe sahip olanlarsa? Kalp yeryüzündeki her insanda yoktu. Eğer herkeste olsaydı, dünyada kötülük diye bir şey olmazdı. Ama olduğunda da birçok şeye sebep açan en büyük neden oluyordu.
Ölüme sürgün edilenlerin kalbi bu dünyada kalırken, ruhu koşarak özgürlüğüne kavuşmak için sabırsızlanıyordu. Şimdi tamda, ritmik olarak dakikada altmış-yüz arasında atan kalbimi söküp atmak istiyordum. Aşktan, ihanetten ve acıdan kavrulan ruhum, en azından bir umut kurtulabilirdi."Jennie, 8 saattir bakışlarını duvardan çekmedin. Yaşam belirtisi olarak sadece gözlerini kırpıştırman güvende olduğunu hissettiriyor. Ağlayarak içini dökebilirsin, güzelim."
Yutkunma ihtiyacı duyarken, bakışlarımı ona çevirdim.
"Burada olduğumu söyledin mi?"
Alt dudağını dişleri ile ezerken, başını ağır bir şekilde salladı 'evet' anlamında. Dilimi kurumuş dudaklarım üzerinde gezdirirken, bakışlarım saate kaydı. Saatler akıp giderken, acılarımı götürmüyordu yine. O kelimelerin üzerinden 8 saat geçse bile, hâlâ aynı tazeliğini beynimde koruması saçma ve adaletsiz bir durumdu.
"Yoongi seni almaya gelecekti ama izin vermedim. Arkadaşının yediği halttan sonra, tekrar oraya döneceğini düşünmesi bile saçmaydı."
Ayağımdaki terlikleri çıkartıp, oturduğum yataktan kalktım ve tekrardan uzanır bir şekil alarak bacaklarımı kendime çektim.
Uykunun benden çok uzak olduğunu biliyordum. Ve birkaç günde mecbur kalmadıkca uğramayacağını da biliyordum.
Sadece böyle kalıp zamanın boş boş akmasını bekleyecektim. Gözyaşlarımda bu süre diliminde bana yoldaşlık edecekti.•
Jungkook'dan;
Karnımın açlık uyarılarına rağmen, elimdeki viskiyi bir dikişte içtim. Ardından, yarıladığım şişeyi açıp tekrardan doldurdum boşalmış kristal bardağı.
"İçme şunu, Jungkook. Bir işe yaramayacak."
Namjoon hyung bir ayağını diğerinin üzerine atmış başını arkaya yaslayarak bana bakıyordu. Duygusuz bir şekilde güldüm.
"Yarına kadar içersem, alkol zehirlenmesinden ölebilirim, hyung. Bence çoğu kişinin işine yarar."
"Saçmalama, salak herif." dedi Jimin, içki şişesini alıp odadan ayrılırken.
Zaten yenisini bulmam birkaç dakikamı alırdı. Üst tarafta koca bir içki dolabı olduğunu unutuyordu her halde. Henüz sarhoş değildim. Kafam dolu olduğunda sarhoş olmam uzardı.
Acı tüm bedenimi iğnelerken, sarhoş olup sızmam mümkünsüzdü.
"Sikik beynini biraz çalıştırsaydın, sinirine hakim olup öyle cümleler kurmazdın, Jungkook."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cheiro no cangote | jenkook
FanfictionSaçları boynuma değdiğinde huylanırken, burnunu boynuma hafifçe sürtüşünü hissettim. Ardından hoş sesi fısıltılı bir şekilde yankılandı kulaklarımda. "Cheiro no cangote." [ Jennie ๑ Jungkook ] © mavitzm | 2018