"Siz burada ne iş yapıyordunuz eskiden?"
Bakışları ile arkamızdaki arabaları aynadan kontrol ederken, sesimi çıkarmamla saniyelik bakışları üzerimde durmuştu.
"Eskiden sayılmaz. Yaşadığımız yerden de idare edebiliyorduk. İki gece kulübü işletiyoruz."
"Peki eviniz?"
"Evimiz, Seul'un merkezinde yerleşen mekandaki kısmın alt katı. Duvarlar ses geçirmez olduğundan, rahatca kalabiliyorduk."
Garipti ve bu beni heyecanlandırmıştı sebepsizce. Sonuçta bir barın altında evin olması normal bir durum değildi.
İki saattir yoldaydık ve iki saatimizin daha olduğunu biliyordum. Nereden geldiğini bilmediğim üç araba ile bölünmüştük. Taehyung benden kopmak istemese de Jungkook'un bakışlarını gördüğünde, yavaşca Jimin'e sokulmuştu. Taehyung, Jimin ve Yoongi bir arabada, Hoseok Jin ve Namjoon ise diğerindeydi. Biz arkalarındaydık iki arabanın da. Yol boyunca hiç uyumamıştım ve oturmak cidden beni fazla yormuştu."Koltuğunun yanına bir düğme var. Biraz arkaya verip daha rahat yapabilirsin yerini."
Bakışlarım koltuğun yanındaki düğmeye kaydığında, korkarak hafifce bastım. Biraz arkaya kaydığında, pozisyonum daha rahat olmuştu. Camlardan da içerisi görünmediği için rahatca uyuyabilirdim. Emniyet kemerinin izin verdiği kadar sol tarafa döndürdüm bedenimi. Bakışlarımı yorgun yüzünde dolaştırdım. Gece neden uyuyamıyordu bilmiyordum. Ama yorgun bakışları kalbimin sızlamasına sebep oluyordu.
Onu düşünürken gözlerimin ne zaman kapandığını anlamayıp, çoktan uykuya dalmıştım..•
Üzerimde ağır cisim hissederken, gözlerimi aralayıp, karanlıkla karşılaştım. Elimi kaldırıp üzerimdeki kola dokundum. Bunu yapmamla Jungkook, birkaç bir şey mırıldanıp başını karnıma yaslamış, uykusuna devam etmişti. Nereye gelmiştik biz? Ve neden bu kadar karanlıktı? Geceye kadar uyuduğumu düşünmüyordum. Bedenimi kıpırdatmaya çalıştım ama olmamıştı. Koca bir bebek, bütün bedenimi mengene gibi sardığından olabilirdi. Tekrar denedim, ama yine olumsuzdu.
"Uyu, Jennie."
Karnımın üzerinde konuşmasıyla, sıcak nefesi bedenimle buluşmuştu. Sabah ince bir t-shirt giyindiğime lanet etmeliydim.
Bu çok garip hissettirmişti. Lanet olası kadınlık hormonlarım yine saçmalamama sebep olurken, sonunda ağzımı açabilmiştim."Yeni uyandım Jungkook, nasıl tekrar uyuyabilirim?"
"Bana ne?"
Kısık sesi iyice etkilenmeme sebep olurken, neden bu kadar saçma duruma düşmüştüm anlamıyordum. Hayatım boyunca hiç kimseden etkilenmeyen ben ile şimdi ki, ben arasında büyük fark vardı.
"Jungkook, sanki kaçacakmışım gibi sarılmışsın."
Mız mız çocuklar gibi çıkan sesime karşılık, kollarını iki tarafımdan yatağa yaslayıp bedenini kaldırırken, yukarıya doğru çıkıp dudaklarını dudaklarımla buluşturdu. Şaşkınlıkla, öylece kalırken onun yumuşak dudakları, dudaklarımı yavaşca öpüyordu.
Bir anda ne olmuştu ki? Kalbim öyle bir atıyordu ki, sanki yüz kilometre koşmuşum gibi.
"Benimsin, her daim öyle olacaksın." diye mırıldandı, nefesini yüzüme üflemekten çekinmezken.
Kayboldum. Bu kelimeler öyle bir işledi ki, beynime kendimi kaybettim.
Bir yabancı uzattı elini ve öyle kolayca aldı ki, o kalbi..
Kendi kalbimi birine nasıl çabuk kaptırdığımı kendim bile anlamadım. Oysa o bana karanlıkta açan güneş gibi imkansızdı başta. Her şey bu kadar kolay olamazdı değil mi? Olamazdı. Yaşadığımız yerin adı 'dünya' ise olmazdı. Hayat buna izin vermezdi.§
Maskeler açılıyor muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cheiro no cangote | jenkook
FanfictionSaçları boynuma değdiğinde huylanırken, burnunu boynuma hafifçe sürtüşünü hissettim. Ardından hoş sesi fısıltılı bir şekilde yankılandı kulaklarımda. "Cheiro no cangote." [ Jennie ๑ Jungkook ] © mavitzm | 2018