§
Pencerenin önünde oturup, yağmurun pencerede bıraktığı damlacıkları izliyordum. Arada gök gürlüyor, karanlık odayı aydınlatıyordu. Hani bir cümle vardır- 'Acılar en çok geceleri orataya çıkar' diye.
Gerçekten de doğruydu. Hiç kimse olmadan, sessizce yatağına girdiğinde tüm düşüncelerim beynime istila ederdişBizim ev çoğu zaman sessiz olur zaten, kimse gelip gitmediği için.
Kapı 2 defa tıklatıldığında, cevap vermedim. Zaten kapıdaki de içeriye girmişti. Gök gürültüsü yeniden odayı aydınlattığında Jungkook'u gördüm.
"Bir t-shirt alacaktım." dedi kısaca ve dolabına yöneldi.
Görmese bile başımı sallamıştım. Kendi odasına girmek için benden izin alması, çok nazikceydi. Ne kadar kaba desem de, laf soksamda, hatta kavga bile etsem de onun farklı olduğunu saklayamıyordum. Burdakilerden farklıydı benim için. Bilmiyorum, belki de onu öptüğüm için ve ilk öpücük saçmalığımın gitmesi yüzünden böyle hissediyordum.
Sahi onu o gün öptüğümde o kadar şaşırmıştım ki..
Yüzü pamuk gibi, dudakları şeker gibi tatlıydı. İtiraf etmesi biraz utanç vericiydi, ama sanırım bir kez daha öpmek isterdim..
Bunları düşünürken onu izlediğimi fark edip, kafama elimle vurdum."Kendini hırpalamana gerek yok, çoğu kız bana bakarken dalıp gider."
Gözlerim irice açılırken, ağzımında ondan farkı yoktu.
"Bol bol ukalalık kokusu alıyorum o taraftan. Aa bay ukala Jungkook buradaymış ya!"
Kafasını aşağıya eğip güldüğünde, sanki bunu istediğimi hisseder gibi bir gök gürlemiş odayı aydınlatmıştı. Gülerken ortaya serilen dişleriyle tatlı bir tavşana benziyordu. Ama ciddi olurken bir ayıdan farksızdı. Haksızlığın daniskosu!
"Bana bakarak dalıp gitmeni ne ile açıklayacaksın merak ediyorum."
Önümde benden birkaç adım uzaklıkta durmuştu. Yaslandığım duvardan ayrılıp, önünde durduğumda, yüzünü hafif ayın ışığı ile göre biliyordum. Bir de arada sessiz sessiz çakan şimşeğin aydınlatması ile.
"Seninle ilgili bir anı aklıma gelmişti, onu düşünürken de sana bakarak dalmışım. Bence normal."
"Neden benimle ilgili anın aklına geldi bir anda? Ya da ben gelmeden önce beni düşündüğün içindi?"
Sesi kısıktı ve etkileyici çıkıyordu.
Tüylerim diken diken olurken huylanmıştım."Odaya girdiğinde aklıma geldi."
"Peki, hangi anıymış o?"
Ve bir adım daha. Artık yüzünü görmek için gözlerimi kısma gereği duymayacaktım. Çünkü tam da dibimdeydi. Rahatca görebiliyordum.
"Doğum günüm. Hani barda yaşanılan olaylar. Neden öyle bir büyük hata yaptığımı sorguluyordum. Neden başka birini değil de, illa seni buldum, bilmiyorum."
Dilini dudakları üzerinde gezdirip, gözlerini kısa bir süreliğine etrafta dolandırdı. Sonra ise tekrar bana baktı.
"Seninle şimdi bir dejavu yaşıyoruz biliyor musun?"
Kaşlarımı çatıp, anlamsızca ona baktım. O ise hiç ummadığım bir şey yaptı. Ellerini yanaklarıma koyup, dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Alt dudağımı tam üç defa öperek geri çekildiğinde, fısıltısını duydum
"Bugün, yani tam 5 dakika önce doğum günüme girdik ve ödeştik kedicik."
§
Yorum ve oylarınızı bırakmayı unutmayın..♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cheiro no cangote | jenkook
FanfictionSaçları boynuma değdiğinde huylanırken, burnunu boynuma hafifçe sürtüşünü hissettim. Ardından hoş sesi fısıltılı bir şekilde yankılandı kulaklarımda. "Cheiro no cangote." [ Jennie ๑ Jungkook ] © mavitzm | 2018