İki farklı yerde iki farklı acı yaşanırken Sürmene'de bambaşka bir telaş yaşanıyordu. Tatlı bir telaş... Asiye kucağında daha birkaç gün önce doğmuş kızına bakarken bir yandan da şükrediyordu Allah'a kendisine bu kızı bağışladığı için.Mustafa odaya girdiğinde eşi ve kızına baktı.
"Analuk nasulda yakıştu benim Asiyama." dedi Mustafa karısının yanına otururken.
"Mıstafa baksana ne kadadan da güzel bir kız. Bal kızum benum. Oh mis kokulum." dedi kızının kokusunu içine çekerken.Mustafa Asiye'nin önüne gelen saçları geriye doğru itip boynuna bir öpücük kondurdu.
"Anasu gibi mis kokay benim bal kızum. Asiye kızum biz daha bir isim bulamaduk bu kıza ne diyeceğuz." dedi Mustafa.
"Dedum Mıstafa saa Tahir koyacak ismini. Onu bekleyeceğuz."
"Kızum bak Tahir gelmez. Bilıysın işte deliyi."
"E iyi o gelmezse biz gideruz ona. Gerekiyorsa kızum 40 gün isimsiz kalır ama biz gider getururuz."
"Diysın."
"He diyrım Mıstafa."
Konağın kapısının çalmasıyla Asiye Mustafa'dan çekti bakışlarını.
"Hah gelduler. Hayde Mıstafa'm sen işe git bende aşağuya ineyum. Lohusa görmeyele gelenleru karşulayayum."
"Yorma kendibi Asiya'm. Aklım kalmasun sizde."
"Hayde Mıstafa hayde."
Asiye bebeğini beşiğe koyduktan sonra geceliğinin üstüne sabahlığını giyindi. Başındaki kırmızı kurdeleyi düzelttikten sonra bebeğini tekrar kucağına alıp odadan çıktı ve yavaş adımlarla aşağıya inmeye başladı.
"Uuu Asiye maşallah çabuk toparlamuşsun." dedi köyün dedikoducu kadını Naciye.
"Sağol Naciye abla. Hoşgeldunuz."
"Asiye gel kızum şuraya otur."
Saniye gelinini koltuğa oturttuktan sonra Mercan elinde lohusa şerbetinin bulunduğu tepsiyle salona girdi.
"Uuu Mercan'da olmuş evun gelunu." dedi Naciye tüm patavatsızlığıyla.
"Tahir'ime gelun olacak zaten.Hele bir gelsun hemen isteyeceğuz Mercan'umu." dedi Saniye. Asiye etrafında olanlara göz devirmekten başka birşey yapamıyordu. Tahir'in Mercan'ı sevmediğini adı gibi biliyordu. Ama ne Saniye ne de Mustafa bunu bir türlü kabul etmiyorlardı. Zaten Tahir'in de gitmesinin baş sebebi buydu ya.
Tahir gözlerini açtığında bembeyaz ışıklar gözünü alıyordu. Hafifçe doğrulmaya çalıştığında acıyla inledi.
"Devrem...Yat yat oğlum dinlen."
Ali Tahir'i yatağa yatırıp karşısına geçti. 2 gündür kendini bilmez bir halde uyuyordu silah arkadaşı. Jandarma birlikleri, kolorduyu aradığında delirecek gibi olmuştu. Issız bir köyde çorak bir arazide bulmuşlardı Tahir'in yaralı bedenini ve kalan diğer bütün askerlerin naaşlarını. Bütün bir birlik şehit olmuştu neredeyse. Hepsi gencecik çocuklardı. Doktor Tahir'in kaybettiği kana ve aldığı yaraya rağmen hala hayatta olmasının büyük bir mucize olduğunu söylemişti. Kısa süreliğine yaşadığı kalp durmasını oraya giden jandarma ekibinin müdahalesiyle halletmişlerdi ama geçirdiği ameliyatlar Tahir'i ve bedeninin çok yormuştu. Omuriliğine patlayan araçtan saplanan şarapnel parçasını çıkartmadıkları gibi Tahir'in onunla yaşaması gerektiğini söylemişlerdi. Önemli bir durum yoktu ama arada sırada ağrı yapacaktı adama.
"Ali bütün birlik... Bütün birlik şehit düştü."
"Biliyorum devrem biliyorum. Mekanları cennet olsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Tenli Kadın (TAMAMLANDI) (#Wattys2019)
FanficBundan çoook uzun yıllar önce, buralardan çok uzak topraklarda solukbenizlilerin herşeyi yok etmeye yemin ettiği topraklarda mavi tüylü bir geyik yaşarmış.Mavi tüylü geyik çok yalnızmış. Kimsesi yokmuş. Sevginin nasıl birşey olduğunu bilmiyormuş. Te...