28. Bölüm

1.7K 69 8
                                    


Kafamı yastıktan kaldırdım. Odaya giren rahatsız etmeyen bir güneş vardı. Acıktığımı hissedince hemen yatağın yanında bulunan komidinin üzerindeki telefonu aldım kablosuyla. 0'ı tuşlayarak bekledim.

- Buyrun efendim.

- Lokanta bölümüne bağlarmısınız?

- Hemen efendim.

Bir süre sonra tekrar bir ses duydum.

- Buyrun efendim.

- Usta .... numaralı odaya tost falan bişeyler göndersene.

- Tamamdır 20 dakkikaya hazır.

Kapatıp yerine koydum. Ayağa kalkıp banyoya girdim. Rutin işleri halledip çıktım banyodan.

Yatağa uzandım. Kafam Bir Milyondu resmen. Ne düşüneceğimi şaşırmış hale gelmiştim. Ne olacak bundan sonra Alya? Düşüneceğim bir süre. Otele kendimi kilitlemek ve hiç bir şekilde kimseyle iletişim kurmamak.

Mahvolan hayatım geçti gözlerimin önğnde kısa bir video gibi.

Ne hale gelmiştim ki ben. İzmir'de iken böyle değildim ben. Normaldim. Buraya gelince tekrar eski ben olmuştum. O eski Alya gitmiş. ACIMASIZ GOLD gelmişti. Kendimden nefret etmelimiyim sizce? Ah lanet olsun kendimden iğreniyorum.

Kapının tok sesiyle düşüncelerimden ayrılıp ayağa kalktım ve kapıya yürüdüm. Kapının kulbunu yavaşça aşağıya indirip kendime doğru çektim.

Elinde tepsiyle siparişimi getiren tatlı kıza baktım. Keşke bende senin gibi masum olabilseydim be. Yapmacık gülümsememi takınıp elindeki tepsiyi aldım.

- Teşekkürler.

- Nedemek efendim.

Kız gülümseyerek gittiğinde bende eski donuk, hiç bit şey ifade etmeyen halime geri dönüp kapıyı kapattım ve elimdeki tepsiyi odada bulunan daire masaya bıraktım.

Sandalyesini çekip oturdum ve yemeye başladım. Karnımın doyduğundan emin olup kalktım ve yatağa uzandım veya atladım. Kafamı yastığa gömdüm.

Gözlerimden süzülen göz yaşlarımı tutamıyordum. Belkide bu bütün yaşadıklarımı atmak istememden kaynaklıydı. Her söze kırılırmıydım. Asla. İnsanların düşüncesini umursarmıydım. Asla. Peki ya hiç bir şeyi umursamıyorken kendime yaptığım beni mahfeden bu salaklık nereden?!

Göz yaşlarım durmuyordu. Bir sel gibi akıp gidiyordu.

Kendime gelmem lazımdı. Ben bu değildim. Her ne olursa olsun içimdekini dışa yansıtmazdım. Belki tutamazdım kendimi, ama yinede oyun oynamasını bilirdim. Sahi kaç yaşındayım ki ben? Ben daha 18 yaşında bir kızım. 3 gün sonra 19'uma girmem dışında tabii 22 kasım felaketide denebilir. Ah! Kimin umrunda ki zaten.

Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım. Zerre uykum yoktu. Ayağa kalkıp camı açtım.

  Otelin camından İstanbul'un deniz manzarası izledim. Hava soğuktu. Yüzüme çarpan rüzgâr için ürpermesini sağladı. Camı kapatıp perdeyi çektim. Kendimi yorgun hissediyorum. Yatağa uzanıp üstüme yorganı çektim.

1.5 hafta sonra

Otelde bir buçuk haftadır kalıyordum. Şu bir kaç gün boyuncada hiç bir şey yememiştim. Sürekli ağlıyordum. Gözlerim ağlamaktan kızarmıştı. Derin nefes O
otelin lokantasında yemek yeyip tekrar odaya çıktım. Bir kaç kıyafet almıştım otelin mağazasından. Saks mavisi kazağı üzerime geçirip altınada beyaz kotumu giydim.

Kafamı biraz dağıtmaya ihtiyacım vardı. Bir buçuk haftadır hiç dışarı çıkmamıştım. Kafayı bulup, herşeyi unutmak, biraz olsun rahatlamak istiyordum.

SİYAHIMA BEYAZ OLUR MUSUN? (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin