VATAN

50K 2.7K 593
                                    

Hastahaneye varmıştık.

Cevdet Albay ve Levent Binbaşı da hastahanedeydi. Emniyetten Terörle mücadele ekipleride gelmişti.

Bizimkiler beni elbiseli, Yüzbaşı'yı takım elbiseli gördükleri için ufak bir şok geçirseler de atlatmışlardı.

Yoğun bakımın önünde toplaşmıştık, Selim ve bir kaç hemşire çıktı.

Hemen ayaklandık.

"Selim, durumu nasıl?"

"Uyutuyoruz, bugün kritik gün."

"Görebilir miyim?" dedim.

"Sadece 5 dakika. Seni duyuyor, tepki verirse hemen bizi çağır. Gel benimle."

Yoğun bakımın girişinde galoş, maske ve önlük giydim.

Bir kaç yıl önce ben yoğun bakıma girmiştim.
Görevde sırtımdan vurulmuştum.

Selim'in parmak iziyle açılan kapının ardında, bembeyaz bir oda da, makineler içinde Murat'ı gördüm.

Koltuğu yanına çektim, Selim çıktı.

Oturdum ve kalp atışlarını kontrol eden cihaza baktım.

Şu an uyanık olmasını, limon tikiyle dalga geçmeyi her şeyden çok isterdim.

"Murat, ben geldim aslanım. Psikopat üsteğmenin geldi. Poyraz'ın düğünü vardı ya, düğün bittikten sonra haberim oldu. Keşke düğün bugün olmasaydı. Keşke seni şu halde görmeseydim. Annenler ve Hande yolda, geliyorlar. Hande hala seviyor seni biliyor musun? Beni iyi dinle şimdi, bugün uyanman lazım asker. Hem ablan, hemde komutanın olarak emrediyorum."

Tepkisizdi!

Kıpırdamıyordu!

Konuşmuyordu!

Ağlamak için fırsat kollayan gözlerimi görmüyordu.

Selim'in söyledikleri aklıma geldi.

" Tepki vermese de, seni duyuyor"

Toparlanıp gözlerimi sildim ve konuşmaya devam ettim.

"Canımsınız lan siz benim. Uğrunuza canımı feda ettiğimsiniz, kardeşimsiniz, ailemsiniz, bayrağımın kanı, ülkemin ve üniformamın şerefisiniz. Bak, senin için Selim'le bile konuşuyorum. Beni daha fazla delirtme.
Bana demiştin ya, 'komutanım hayranım size, her şeye rağmen dimdik ayakta duruyorsunuz' diye. Yapamıyorum Murat, ayakta duramıyorum.
Hem orada sana işkence edecek Yüzbaşı'n ve Üsteğmen'in de olmaz. Ayrıca daha Hande'yi isteyeceğiz sana. Gitme tamam mı? Söz bir daha fazladan gece nöbeti kitlemeyeceğim sana. Ben şimdi gitmek zorundayım, şu kapının ardında seni bekliyoruz, çok geç kalma."

Kalktım ve saçını okşadım.

"Oğuzlar pes etmez diyorduk. Sende bir Oğuz'sun, pes etme aslanım!."

Üzerimdekileri çıkarıp yoğun bakımdan çıktım.

Sandalyelerden birine oturduğumda koridorun boydan penceresindeki manzaraya takıldı gözlerim.

Güneş doğuyordu.
Gözlerim dolu dolu, istemsizce gülümsedim ve mırıldandım.

"Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor..."

Yüzbaşı elinde bir poşetle yanıma geldi ve bana uzattı.

"Taburdan kıyafet yollattı Sevda. Personel odasında giyinde gel. Rahat edemezsin sen böyle."

Albay Kızı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin