Datlu Prenses

44 8 2
                                    

"Belfu?"

Allah'ım bu ses... Lütfen Kerem olmasın,  lütfen Kerem olmasın...

Arkamı döndüğümde gördüğüm kişi Kerem'di. Sinirle bize bakıyordu.  Neden ben hep yanlış anlaşılıyordum ki?

-Belfu neler oluyor burada?
-Kerem ben şey...
-Sen hani lavaboya gidiyordun?
-Kerem, Alp bana mesaj atınca ben de ondan ayrılmak için geldim buraya.  Sen de kızma diye sana yalan söyledim.
-Ayrılmak için geldin ama sarılıyordunuz değil mi?
-Evet de Kerem bak ben Alp'i terk etmeden önce o benden ayrıldı zaten.  Son bir kez arkadaşça sarılmak istedi.
-Bana neden yalan söylüyorsun Belfu?

Ardından Alp atladı konuşmamıza. 

-Kerem,  o doğruyu söylüyor. Onu buraya ben çağırdım ve ben sarılmak istedim.  Zaten o bana sarılmıyordu sadece ben ona sarılıyordum.
-Sen kapa çeneni Alp. 
-Kerem
-Alp

Birbirlerine diklenince müdürün sesiyle hepimiz irkildik.

-Ne işiniz var burada?
-Hocam, ders boştu biz de dışarıya çıkalım dedik.  Sonra Kerem arkadaşımızla anlaşamadığımız bir konu oldu. 
-Aynen hocam diye onayladım Alp'i. 
-Hadi bu ikisini anladım da senin ne işin var burada kızım?
-Hocam şey... Fizikçi, hah fizikçi bana bir görev vermişti de ben de onu tamamladım.  Öğretmenler odasına gittiğimde hocayı bulamadım ben de buraya bakmaya geldim.
-Tamam kızım şimdi sen sınıfına çık.  Siz de.

Müdür gittiğinde derin bir oh çektim.  Fizikçi de olmasa ne yapardım ben ya.  Seviyom kız fizikçiyi.  Söylediğim yalanlarla inş çarpılmam Allah'ım.

Kerem ters ters bana bakıyordu.  Ben de ona en sevimlisinden bakışlarımı yolluyordum.  Zaman sonra merdivenden çıkarken dayanamayıp beni affetti.  "Bir daha yalan söylemek yok tamam mı?"  dedi.  Kafamı yukarıdan aşağıya doğru salladım. 

Sınıfa gittiğimde herkes bir şey konuşuyordu.  Zeynep'e bakıp "Noldu kız?"  diye sordum.  O da kafasını aşağıya eğip "Kerem... Okuldakilere göre Kerem okulun belalı tipi olan Ateş var ya ona kafa tutmuş.  Daha doğrusu tartışmışlar.  Okul çıkışı kavga var"  dedi.  Gözlerim birden büyüdü.  "Ne? Ne dedin sen?  Ateş mi?  Of Kerem yaa. "  dedim.  "Kanka işin en kötü tarafı da Ateş bir sürü kişiyi hastanelik etti"  dedi.  "Ciddi misin lan sen?"  deyince evet anlamında başını salladı. 

Teneffüs olduğunda direkt Kerem'in yanına gittim.  "Ne oluyor Kerem?  Ateş'e kafa tutmak da ne?  Delirdin mi sen?"  dedim.  O da derin bir nefes alıp "Hayır delirmedim.  Birinin ona ders verme zamanı gelmiş ve o ders veren kişi de benim"  dedi.  "Of Kerem of.  Senin bu dik başlılığın nereye kadar devam edecek?  Ya sana bir şey yapsa?" dedim. " Sen sevgiline güven yeter"  dedi.  Biz konuşurken yanımıza Ateş geldi.  "Oo Belfu,  görüşmeyeli nasılsın?"  dedi.  "Seni görmeyene kadar çok mutluydum ama gördükten sonra aynı şeyi söyleyemeyeceğim"  dedim.  "Beni çok kırıyorsun Belfu"  dedi alayla.  Kerem bir şey yapmasın diye onu bileğinden tutuyordum.  "Ha bu arada çıkıştaki kavgamızı izlemeye geleceksin değil mi?"  dedi.  "Büyük bir zevkle nasıl dayak yiyeceğini izlemeye geleceğim tabiki"  dedim.   "Sevgiline o kadar da güvenme,  sonra üzülürsün"  dedi.  "Tüm bunları bir de sen dayak yedikten sonra konuşuruz"  diyip Keremle yukarıya çıktık. 

Merve'den

Tüm okul Keremle Ateş'i konuşuyordu.  Bunun için Belfu'nın yanına gidecektim ama önce yapmam gereken bir şey vardı.  Ender'e onu sevdiğimi itiraf edecektim.  Ender'i okulun önündeki bankın yanına çağırdım.  Yağmur yağdığı için kimse dışarda yoktu.  Ender gelip "Noldu?"  diye sordu.

İLK ÇARESİZLİĞİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin