İş Birliği

58 11 0
                                    

Sabah,  çalan alarmın sesiyle uyandım. Telefona cevap saat 7.00' ydi. Yüzümü yıkayıp, formamı giydim ve aşağıya indim. Her zamanki gibi kızlar kahvaltıyı hazırlamış beni bekliyorlardı. Oturup birlikte kahvaltı yaptık ve evden çıktık. Uykulu uykulu servise binip,  Alp'in yanına oturdum.  "Günaydın"  diyip gülümsedi. Ben de ona karşılık "Günaydın"  dedim.  Bana bir iki dakika baktı. Ben de "Noldu,  neden öyle baktın?"  dedim. "Dün,  sana kimden mesaj geldi Belfu?  Neden öyle bir anda şaşırıp kaldın?"  dedi.  Bir an yutkundum. Bunu bana soracağını hiç de tahmin etmemiştim.  " Kim olduğunu boşver, sadece bir tanıdığım beni şaşırtan bir şey dedi o yüzden öyle oldum"  dedim.  Anlamış gibi yaptı,  belki de fazla üstelemek istemedi. Kulaklığımı takıp müzik dinlemeye başladım.  Hem yolu izliyordum hem de Kerem'in benim yaptığım şeyleri nereden bildiğini öğrenmek istiyordum.  Ama nasıl?  Nereden öğrenecektim ki?  Ben bunları düşünürken okula geldiğimizi fark ettim.

  Servisten indik ve dışarıdaki banka oturup sohbet etmeye başladık. Tam biz konuşurken arkadan Barış,  Ender ve Kadir'in okula geldiğini gördüm. Kızlara döndüm.  "Kızlar bakın emiştelerimin hepsi gelmiş"  dedim.  Hepsi bana dönüp gözlerini devirdiler. "Ne yaa doğru değil mi? Mesela sen Peri,  Burak seni terk ettiğinden beri aşırı derecede üzgündün ama senin yüzünü güldüren Barış olmadı mı?  Sen Merve,  Murat seni aldattıktan sonra huzuru Ender'in yanında bulmadın mı?  Peki ya sen Zeynep?  Sen de Atakanla kaç kere kavga edip barıştınız ama sonra o gidip kendine sevgili yapınca sana iyi gelen kişi Kadir olmadı mı?  dedim.  Gerçi bunları biraz da gözlerini devirdikleri için yaptım.  Hepsi kafasını salladı.

"Hadi o zaman sizi mutlu eden eniştelerimin yanına gidelim" dedim.  Onlara okul ortamında enişte demelerimi istemiyorlardı ama ben de inadına söylüyordum. Aslında şaka bir yana,  onların mutlu olduğunu görmek fazlasıyla güzeldi. Onlar sevdiceklerinin yanına giderken ben de sınıfa gitmeyi daha mantıklı buldum. İki dakika sonra Merve peşimden geldi.  "Noldu kız, niye gitmedin kartopunun yanına?"  diye sordum. O da "Kızlarla konuşuyordu ben de rahatsız etmek istemedim."  dedi.  Anladığımı belirtecek şekilde ona baktım. Sonra ödevini yapmayı unuttuğunu hatırladı ve koşa koşa sınıfına gitti.  O sınıfa gidince ben de kendi sınıfıma geçtim.  Pencerenin önünde durup,  denizi izlemeye başladım.  Okulumuz şehir içinde değildi,  bu yüzden de yüksekteydi.  Tüm denizi buradan görebilme şansın vardı.

Omzumda bir el hissettiğimde ister istemez heyecanlandım. Kim diye bakmak için döndüğümde Alp'in olduğunu gördüm. "Şaşırdığına göre bir başkasını bekliyor olmalısın." dedi.  Hayır anlamında kafamı salladım.  " Sadece bana birini hatırlattın,  hiç hatırlamak istemeyeceğim birini" dedim.  "Madem hiç hatırlamak istemeyeceğin biri o zaman neden böyle ister istemez heyecanlandın?"  Ona anlatsam mı anlatmasam mı diye düşünüyordum. Anlatsam bir şey olmazdı çünkü biz zaten bitmiştik.  Sanırım anlatıp içimi dökmeye ihtiyacım vardı. "Anlatmanı istiyorum,  belki rahatlarsın"  dedi.  "Anlatacağım ama sen istedin diye değil,  ben rahatlamam gerektiğini düşündüğüm için anlatacağım"  dedim.  Meraklı gözlerle ne anlatacağımı bir an önce dinlemek istiyordu. 

"Daha 6 yaşındaydık. 6 yaşında aşk mı olur diyeceksin ama oluyormuş işte. İlk kez birine karşı değişik bir şey hissediyordum. Onun adı da Kerem'di. Onu öyle seviyordum ki. Ama bizim dostluğumuz aramızda bir engeldi. Beni dost gördüğü için reddetti. Ama bir gün o da bana olan hislerini açıkladı.  Çok mutluyduk hem de fazlasıyla. Her şey çok güzeldi ama beni aldattı.  Hem de en yakın arkadaşlarımdan biriyle. " Bunları anlatırken ister istemez gözümden bir yaş yuvarlandı. Bana üzülmüştü,  bunu gözlerinde görebiliyordum. Bir süre bana baktı. Ağlamam artarken beni teselli etme amaçlı kollarını açıp bana sarıldı. Hiçbir şey yapmayıp ona karşılık verdim. Bir süre öyle kaldık. Telefonuma gelen mesaj sesiyle sarılmayı bırakıp mesaja bakmak için telefonu elime aldım. Ekrana baktığımda küçük bir şaşkınlık geçirdim.  Kerem yine mesaj atmıştı.

Kerem: O Alp midir Kerem midir ona söyle o kollarını üzerinden çeksin. O kollarını bana kırdırtmasın. 

Şaşkınlıkla önce etrafıma bakındım sonra da Alp'e döndüm.  Alp ne olduğunu anlamamıştı.  Ona mesajı gösterdim.  O da biraz şaşırmıştı. " Kerem bu okulda mı?"  diye sordu.  Hayır anlamında başımı salladım.  "Ee o zaman seni nasıl görebiliyor?"  diye tekrar sordu. "Bilmiyorum,  Kerem beni aldattıktan sonra şehri terk etti. Bu okulu bırak,  aynı şehirde bile değiliz ama dünden beri beni,  senden kıskandığına dair mesajlar atıyor nereden biliyorsun yoksa gitmedin mi diye sorunca da ben sana asla yalan söylemem gerçekten gittim diyor.  Kafam çok karışık Alp" diye cevap verdim.  Alp anlamış gibi kafasını salladı. "Neyse,  boşver.  Sana bir şey daha soracaktım" dedi. " Tabi sor"  deyince "Bana bu yüzden mi Kerem demiyordun?  Beni görünce aklına o mu geliyor?" dedi.  "Evet,  ama artık geleceğini sanmıyorum çünkü aklım başka şeylerle meşgul."  diye cevapladım.  "Aklın Kerem'in bunları nereden öğrendiğinde değil mi?"  diye sordu.  "Evet"  diye yanıtladım. Gözlerini gözlerime dikti ve "İstersen sana yardımcı olurum, birlikte bu konuyu araştırırız"  dedi.  Bir anda gözlerim parladı çünkü bu konuda birine ihtiyacım vardı.  Evet kızlar vardı ama onların zaten dertleri vardı bir de benim için kendilerini yormalarını istemiyordum.  Bu yüzden teklifini kabul ettim. "O zaman bugün okul çıkışı başlayalım mı?"  diye sordu.  "Olur,  bana uyar"  dedim ve ikimizde gülümseyip birazdan hoca geleceği için yerimize oturduk.  İçimde tarifsiz bir merak duygusu vardı ve ben kafamdaki sorulara bir cevap almadan da bu merak duygum asla geçmeyecekti.

Vote ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen...

Yorum yapmasanız bile oy vermek 5 saniye... Oylarınızı esirgemeyin!


İLK ÇARESİZLİĞİM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin