"Öyle işte hyung. Burada ne yapacağım bilmiyorum ama ayaklarım üzerinde durmayı öğreneceğim. Yüreğimdeki notalara ritim veren şeyi kaybetmeye göze alamam. Beni ben yapan şeyi bırakamam ben hyung."
"Bambam.. Ben.. Her zaman senin arkanda olurum biliyorsun ama kendi başına yaşamak çok kolay değildir. Yapabilecek misin? Emin misin?"
"Başka seçeneğim kalmadı hyung. Elimden dansı almak demek, yaşa ama nefes alma demekten farksız, biliyorsun."
Derin bir sessizlik olduğunda Mark hyungun kafasını salladığını gördüm.
"En azından yeni bir ev arkadaşım oldu."
"Hyung.. Olmaz. Ben sana yük olamam, sadece burdaki hiçbir şeyi bilmiyorum, bana yardımcı olsan minnettar olurum."
"Saçmalama, bırakır mıyım seni otellere? Benimle kalacaksın. Zaten ben de yalnızım, seni de görmüşüm, özledim küçük kardeşimi. Daha okul işlerini falan halledeceğiz, zorlama sakın. İtiraz istemem."
"Oh.. Hyung.. Sana minnettarım."
***
Kore'ye gelişim böyleydi. Önümde uzun bir yaz tatili vardı ve ben tabii ki bu süreyi boş geçirmedim. Öncelikle yeni okuluma kayıt yaptırdım. Lisemin son senesiydi ve ben son seneyi başarıyla bitirmek istiyordum. Kayıt işi hallolduğunda Korece öğrenmek için kursa kayıt oldum. Ordan çıktığımda ise Mark hyungun, arkadaşı Jaebum hyungla açtığı kafede çalışmaya gidiyordum. Bu şekilde tüm yazı yeni düzenime alışmaya ayırdım.
Eskiyi özlüyordum bazı zamanlar. Ailemin ve arkadaşlarımın yanında olmayı. Zaman geçtikçe etkisi artmıştı sanki yaranın. Kore'ye geldim geleli değişmiştim de farkındayım. Bir tek Mark ve Jaebum hyungun yanında mutluydum, daha doğrusu gülüyordum. Ve kafedeki müşterilere karşı. Onun dışında yüzümde pek bir mimik oynamazdı kolay kolay. Sanki onu yapacak güç dahi bulamıyor gibiydim.
Bir şekilde koca bir yazı atlattım işte. Ve o gün geldi. Yeni okulumdaki ilk gün.
***
"Bambam, Bambam! Hadi uyan! Daha ilk günden geç kalacaksın!"
Mark hyungun sesiyle gözümü açmıştım. Aslında uyumuyordum, sadece gözüm kapalıydı. Nasıl uyuyabilirdim ki? Son senem, dolu geçecek bir yıl, yeni yeni alıştığım bir şehir ve tamamen yeni insanlar.. Cevap vermemeyi seçtim. Yorganı üstüme daha çok çekerek homurdandım.
Mark hyungun kapıyı açmasıyla güzel yemek kokuları odaya dolmuştu. Gülümseyen hyungu görünce anlam verememiştim. Hemen yanıma oturdu.
"Daha ilk günden böyle yapacaksan, işimiz zor seninle. Hadi kalk elini yüzünü yıka, formalarını giy ve mutfağa gel. Aksi takdirde yatağına örümcek koyarım."
Örümceklerden ne kadar korktuğumu en iyi bilen kişilerdendi Mark hyung ve bunu fırsat bilerek sürekli örümcekle tehdit edip kahkaha atardı. Göz devirdikten sonra doğruldum.
"Sana da günaydın hyung."
Ayaklarımı yere sürte sürte kalktıktan sonra lavaboya yöneldim.
***
Okula geldiğimde sınıfımı bularak içeri girdim. Okulda yeni ve yabancı olmam sebebiyle herkesin bana baktığını anlayabilmiştim. Neyseki daha henüz herkes gelmemişti. Pek konuşmayı düşünmediğimden cam tarafı en arka sıraya geçmiştim. Camdan dışarıyı seyrederken kulaklığımı takmış ve müzik açmayı da ihmal etmemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I HATE YOU - YUGBAM
Fanfiction"Hoş geldin Kunpimook Bhuwakul, iyi anlaşacağımıza eminim."