③⑤

339 52 86
                                    

Mark hyungun yarım saatlik beni uyandırma serüveninden sonra artık o çok beklediğimiz (!) mezuniyet gününe uyanmıştım. Açıkçası normal zamanda olsa Mark hyunga gerek kalmadan uyanır ve tüm gün heyecanla hazırlanırdım. Ancak Yugyeom ile konuşmadığımız için şimdi hiçbir istek gelmiyordu.

Ayaklarımı sürte sürte kalkıp elimi yüzümü yıkadım, ardından ise mutfağa Mark hyung ile kahvaltı hazırlamak için gittim.

Ben işlerimi ruhsuz ve çökük bir halde yaparken Mark hyung bunu farketmiş, bir yandan sofrayı kurarken bir yandan konuşmaya başlamıştı.

"Moralini bu kadar bozma, daha zor zamanları atlattınız. Bu da geçecek. Neden moralini bozuyorsun? Eğlenmene baksana."

Tam bir şey söyleyecekken haklı olduğuna onay vermiş ve söyleyeceklerimi yutmuştum. Kafamı usulca salladıktan sonra hafifçe tebessüm ettim. Ardından hazırladığımız sofraya geçtik ve sessiz sessiz kahvaltı etmeye koyulduk.

Kahvaltımızı da yaptıktan sonra beraber sofrayı toplamaya başlamıştık. Bu sırada Mark hyung bana döndü.

"Ben kafeye gideceğim, senin evde yardıma ihtiyacın var mı? Yoksa kendin her şeyi halleder misin?"

Mark hyunga gözlerimi kocaman açtıktan sonra göz devirdim.

"Hyung ben çocuk değilim, kendim giyinip hazırlanabiliyorum."

Mark hyung kıkırdayarak elindekileri bıraktı ve saçımı karıştırdı.

"Benim için hâlâ bir çocuksun."

"Ya hyung!"

Saçlarımı düzeltmeye koyulurken Mark hyung da ellerini çekmişti.

"Tamam tamam. O zaman hazırlandıktan sonra kafeye gel. Seni ben bırakacağım."

"Ben kendim gidebilirim hyung, sorun yok."

"Ben bırakmak istiyorum Bam. Hem gitmeden seni de görmüş oluruz. Jaebum'da merak ediyor."

Fazla irdelemeden başımla onay verdim.

"Tamam hyung, gelirim."

"O zaman ben şimdi çıkıyorum. Çıktığında haber ver."

Kıkırdadım ve kapıya yönelen Mark hyungu izlemeye devam ettim.

"Tamam anne."

Mark hyung da güldükten sonra evden çıkmıştı. Ben de sofrayı toparladıktan sonra kendimi tekrar yatağıma atmıştım. Uyumak çok da zor olmamıştı, zaten yeterince uykum vardı.

Gözlerimi tekrar açtığımda saat 13.00'di. Bir süre hayatı sorgulamıştım ama ardından tekrar kalkmayı başarmıştım. Daha çok zaman olduğu için biraz televizyon izlemeye karar verdim. Bu sırada evdeki tatlılardan alıp televizyonun başına geçtim ve zevkle tatlımı yiyerek televizyon izlemeye koyuldum.

***

Saat 15.00'ü geçiyordu ki ayaklanıp televizyonu kapatmış ve kendimi duşa atmıştım. Uzun ve ağır bir şekilde duşumu aldıktan sonra belime havlumu geçirmiş odama geçmiştim. Giyeceklerimi çıkardıktan sonra saçımı havlu ile fazla olmayacak şekilde kuruladım. Ardından vücudumu da kurulayıp kıyafetlerimi üzerime geçirmeye başladım.

Kıyafetlerin ardından saç, makyaj, ayakkabı, parfüm ve fotoğraf çekinme evresi derken saat 18.00 olmak üzereydi. Ben de buna karşılık Mark hyunga mesaj atmış ve evden ayrılmıştım. Kafeye gidene kadar yürüdüğüm yolda herkesin gözü bana çevriliyor ve süzüyorlardı. Bu yüzden özgüven gelmediğini söylesem yalan söylemiş olurdum sanırım.

I HATE YOU - YUGBAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin