Cuma günü Mark hyungla konuştuktan sonra hiç düşünmeden uyumuş ve kendime olanları unutturmaya çalışmıştım. Gece boyu defalarca uyanmama rağmen her defasında kendimi zorla uykuya itmiştim.
Cumartesi sabahı ise uykum olmamasına rağmen mızmızlanarak uyanmıştım. Dediğim gibi gerçeklerden kaçmaya çalışıyor gibiydim ve o an bir bahane bulamamıştım. Kalbimde bir boşluk hissediyor gibiydim. O boşluk cidden tarif edilemezdi.
Zar zor yataktan çıkmayı becerdiğimde kendimi yemeğe vurmuştum. Yemek yemek kendimi çok iyi hissettiriyordu. Yugyeom şerefsizi kim olacaktı da beni yemeğimden alıkoyacaktı?
Mark hyung bu aç hallerimden yakınırken kafeye gelip gelmeyeceğimi sordu. Canım gerçekten istemiyordu ve ders çalışmam gerekiyordu. Onu reddettiğim sıra televizyonu açarak elimdeki cipsi nutellaya daldırmaya devam ettim. Mark hyung ise yüzünü buruşturarak bana bakmıştı.
"Ne güzel ders çalışıyorsun sen öyle."
"Hyung bir şeyler yerken derse odaklanamıyorum. Önce yemek."
Göz devirip salondan çıkmasına karşılık kıkırdadım. Kısa bir süre sonra ise evden ayrılmıştı.
***
Tüm günümü derse ayırdığım cumartesi gününden sonra pazar günü kafeye gelmiştim. Kafamı dağıtmalıydım. Sürekli ders yapmak da kafayı yedirtiyordu sonuçta. Enerjik bir şekilde Mark hyungla birlikte kafeye girdik. Tahmin ettiğim üzere Jaebum hyung çoktan gelmişti. Beni görünce gülümsedi.
"Sabah sabah bu ne mutluluk?"
"Olmayayım mı hyung?"
"Ol ol da.."
Mark hyunga doğru bakan Jaebum hyunga karşılık ben de Mark hyunga baktım. Aradan işaret yaptığını gördüğümde gözlerimi kıstım. Buna karşılık güldü.
"Hadi hadi. İş başına."
(Şu kafe nerede ya, bizde bir gidelim. JAEBUM BEY NAPIYORSUNUZ)
(Bu kafeyi cidden bulmamız lazım...)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I HATE YOU - YUGBAM
Fanfic"Hoş geldin Kunpimook Bhuwakul, iyi anlaşacağımıza eminim."