Ne yapacağımı ve nasıl hissedeceğimi bilmediğim iki hafta geçmişti o günden sonra. Yugyeom ile ilişkimiz ne durumdaydı onu bile bilmiyordum aslına bakılırsa. İyi değildi evet, konuşmuyorduk. Ama çok kötü de değildik, daha beter zamanlardan geçmiştik.
Birkaç kez Yugyeom ile konuşmaya çalışsam bile beni reddetmiş ve bir süre konuşmak istemediğini söylemişti. İğrenç hissediyordum, dudaklarıma onun dudaklarından başka bir dudak değmesi tamamen kirlenmiş hissettiriyordu.
Uzun zaman sonra ilk defa birisine -Jackson hyung- bu kadar çabuk güvenmiştim. O samimi duruşundan kötülük gelmeyeceğini düşünmüştüm. İnsanlara verdiğim güven beni bir kez daha yanıltmıştı. Oysa bakın, en başta güvenmemeliyim dediğim adam vardı bir tek yanımda.
Yaklaşık bir haftadır Yugyeom ile konuşmuyordum, ilk hafta konuşmaya çalışmıştım ama kesinlikle başarısız olmuştum. Şu an konuşmak istiyordum, benimle bu konuyu konuşmasa dahi nasıl olduğunu bilmek istiyordum.
Sıramdan öylece Yugyeom'u izlerken o bir elini yanağına destek yaparak kitabına karalama yapıyordu. Usulca ayaklandım ve yanına oturdum. Ona bakmaya devam ederken o ise karalama yapmaya devam ediyordu.
Ne diyeceğimi bilemeyerek boğazımı hafifçe temizledim ve konuşmaya çalıştım.
"Nasılsın?"
Cevap gelmemişti.
"Sanırım hâlâ konuşmak istemiyorsun."
Yine cevap gelmemişti.
"Çok kötü hissettiğini biliyorum. Biliyorsun aynı durumu yine yaşadık. Seni o şekilde görmek mahvetmişti beni, neler yaşadığını az çok biliyorum Gyeom. Ben daha ağır bir tepki vermiştim, sen de verebilirdin ama vermedin. Neyi düşünüyorsun Yugyeom, söyle. Ben de yardımcı olmak istiyorum sana. Öylece oturup beklemek istemiyorum."
"BamBam."
Yugyeom bana döndüğünde ben de ona dikkatlice baktım ve konuşmasının devamını getirmesini bekledim.
"Ben seni özlemiyorum, ayrı kalmak istiyorum mu sanıyorsun? Değil. Her hücrem özlüyor seni ama hayır, şu an değil. Kafam karışık ve içinde bin bir türlü düşünce var. Lütfen bir süre yaklaşma bana, rica ediyorum. Kalbini kırmamam için yaklaşma."
Hafif sert bir ses tonuyla konuştuğunda yutkundum. Biraz itiraz modunda konuşmaya devam ettim.
"Ama... Diyorum ya işte, kafandaki düşünceleri toparlamana yardım edeyim."
"BamBam."
Gözlerini sinirle açıp ses tonunu iyice sertleştirip yükselterek konuşmaya başladı. Aşırı derecede bağırmıyordu ama çok rahat sınıf kapısının dışından duyulabilecek bir ses tonunda konuşuyordu.
"HİÇ TANIMADIĞIMIZ BİR ADAM GELİP SENİ ANSIZIN ÖPTÜ VE BEN KILIMI DAHİ KIPIRDATAMADIM. BUNUN NERESİNE YARDIM EDECEKSİN?"
Aynı anda sinirle masaya vurduğunda korku ile yerimde hafif sıçramıştım. Herkesin bize baktığına emindim. Ama umrumda değildi.
Ellerini saçlarından geçirip sinirle arkasına yaslanırken gözlerini de kapatmıştı. Tek elini yumruk yapıp sıkarken bir süre durdu, ardından sıktığı dişlerinin arasından mırıldandı.
"Git. Kalbini kırıyorum, git."
Yutkunarak Yugyeom'a baktıktan sonra gözlerimin dolmasına izin vermeden hafifçe başımı salladım ve oradan kalkarak nefes almak için dışarıya çıktım. O sırada Dong Min'e gelmemesi için işaret ettiğimden dolayı tamamen yalnızdım ve ağlama isteğimi bastırmak için büyük bir çaba veriyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I HATE YOU - YUGBAM
Fanfic"Hoş geldin Kunpimook Bhuwakul, iyi anlaşacağımıza eminim."