instagram: roenvia
"Saçlarım nasıl Jennie?" diye sordum şirince gülümseyerek aynı zamanda derin nefesler almaya çalışıyordum. Kalbim öylesine hızlı atıyordu ki kendime gelmekte zorlanıyordum. Aslında Jeon Jungkook için heyecanlı değildim, sadece bir çıkar uğruna randevuya çıkmamız beni heyecanın pençesine atmıştı. Ciddi anlamda saatlerdir nefes almakta zorlanıyordum.
Jennie göz devirdi ve yatağıma oturdu. "Yeter Lalisa 10. soruşun."
"Heyecan yaptım napayım?" dedim dudaklarımı büzerek.
Annem ve babamla bu konu üzerinde baya konuşmuştuk. Babam başlarda istemese de sonralardan Jeon Jungkook ile ülke gündemine oturduğumuzu gördüğü için kabul etmişti. Kanalın ve dizinin geleceği için... benim değil yani. Rose gülümsedi. "Jeon Jungkook yani boru değil."
Jisoo gözlerini kıstı. "Ne abarttınız he. O da Lisa Manoban ne olmuş?"
Gülümsedim ve Jisoo'ya sarıldım. "Unnie sakin."
Jisoo koluma vurdu. "Sen cidden çok güzel oldun he."
Gülümsedim ve sarı saçlarımı geriye attım. Bordo straplez süper mini bir elbise giymiştim. Altıma ise siyah yüksek topuklu ayakkabı giymiştim. Saçlarımı düzleştirmiştim. Sanırım iyi gözüküyordum.
"Yürü bakalım kim tutar seni Mily."
Mily benim dizideki oynadığım karakterdi. Rose bana diziden sonra bu şekilde seslenmeye başlamıştı. Derin bir nefes alıp son bir kez aynaya baktım. Sanırım hazırdım. Birden korno sesi duyduğumda gözlerim açıldı. Jennie eliyle kalbini tuttu ve ayağa kalkıp zıplamaya başladı. "Geldi geldi." Jisoo göz devirirken Rose cama doğru koşmaya başladı. Tanrım bu kızlar tam bir deliydi.
Rose'nin gözleri açıldı. "Lalisa... lamborghini aventador sv black ile gelmiş."
Kaşımı çattım. Araba markalarında iyi değildim ama Rose böyle ağzı açık baktığına göre harika olmalıydı. Kornaya tekrar bastığında göz devirdim. Biraz beklese çatlayacaktı sanki.
Jennie beni ittirmeye başladı. "Hadi aşağıya in."
Göz devirdim ve nefesimi dışarıya verdim. Heyecanlı hissediyordum. Yavaşça aşağıya indiğimde dudağımı ısırdım. Gerçekten doğru mu yapıyordum bilmiyordum ama başka çarem yoktu. Annemle babam her zamanki gibi işte oldukları için rahatça evden çıktım. Evden çıktığım anda dudaklarım aralandı. Jeon Jungkook'un arabasına mı baksam yoksa ona mı baksam bilemeden gözlerimi kaçırdım. Arabası yarış arabalarını andırırken kapıları üstten açılmıştı. Jeon Jungkook ise arabaya yaslanmış üstüne siyah bir gömlek ve pantolon giymişti. Siyah gömleğinin birkaç düğmesi açıktı. İnanılmaz derecede yakışıklı ve havalı gözüküyordu. Gözleri vücudumda gezerken yüzünde tek bir mimik yoktu. Bakışlarını vücudumda gezdirerek ifadesiz bir şekilde bakmayı sürdürdü.
Kendime gelmeye çalışıp yutkundum ve yanına doğru yürüdüm. Kızların camdan bize baktığına emindim. Jungkook'un önünde durduğumda gözlerimin içine baktı ve "Atla." dedi. Yanımdan geçip arabaya bindiğinde kaşımı çattım. Bu muydu yani? Kibarlık denen şey onda 0'dı. Medyaya yansıttığı Jungkook ise tam bir iyilik meleğiydi. Bana bu şekilde kaba davranmasına asla izin vermeyecektim. Göz devirdim ve gösterişli kapıyı açıp arabaya bindim. Tamam bu tip arabalara her gün biniyordum ama şu an yanımda Jeon Jungkook vardı. Çok önemli biri olduğundan değil, onu tanımıyordum. Hızla arabayı sürürken ona döndüm. Ekranda göründüğü gibiydi ama yakından ne bileyim hala bana şaka gibi geliyordu. Ayrıca bu çocuk neden benimle hiç konuşmuyordu?
"Bizi şimdi görürlerse?"
Önüne bakmayı sürdürdü. "Görmezler."
Nasıl bu kadar emin oluyordu anlamıyordum. Paparazilerden haberi yoktu galiba.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
impresive | liskook
Fanfiction"Biz aynı şeyleri giyerek bile dünya gündemine oturuyorsak sevgili olursak yer yerinden oynar. Bu yüzden şu andan itibaren çıkıyoruz." ©2019 |roenvia