roenvia
Jungkook'tan
Hepimiz hayatımız boyunca bir sürü şey yaşarız ve bunlar bizi iyi ya da kötü etkiler. İyi etki görenler dünyanın en şanslı insanlarıdır çünkü iyi tecrübeler kazanırlar Ama beni her şey kötü etkiledi. Babamın (!) karısını aldatıp beni yapması, babam (!) tarafından babamın kendi kurduğu yetimhaneye atılmak, o günden sonra her gün dayak yemem, ilkokula bile gitmemem, babamın (!) annemi öldürmesi, bunlardan sadece birkaçı.
Yaşadığım şeylerin tek iyi tarafı çok güçlü olmam. Yenilmez ve hırslı olmam oldu. Bizimkiler sayesinde bu haldeyim belki de. Babam bizimkilerin ailesini kendi çıkarları için öldürmüştü. Yetimhaneye sıra ile geldiklerinde o kadar kötü haldelerdi ki.. Onlar bana sürekli abilik yapmıştı. Beni onlar büyütmüştü. Okumayı yazmayı her şeyi onlarla öğrenmiştim. Onlar benim abimdi.
8 yaşından beri yetimhanede babam (!) olacak orospu çocuğunu öldürmeyi planlamıştık. O kadar ince hesaplar yapmıştık ki şu an yaşadığımız her şey bir plan üstünden ilerliyordu. Herkes üstüne düşen görevi ve sorumluluğu biliyordu. Çok fazla zorluk çekmiştik. Ağlama krizlerine girdiğimiz kendimize zarar verdiğimiz zamanlar olmuştu. Ama yıkılmamıştık hep güçlü kalmıştık.
İdol olmak için 8 yaşından beri dans ve ses konusunda kendi kendime yetimhanede çalıştım. Çabaladım. Big Bang'ı örnek aldım. Ünlü olmam lazımdı. Ondan daha üstte olursam onu daha kolay yenerdim. Ama bana destek olacak biri lazımdı. Jimin. Benim için hayatından vazgeçti. İdol olmak onun için değildi. Rahatı severdi ama benim için bunu yaptı ve beraber hazırlandık. O dans ben vokal konusunda profesyoneldim.
Ben tam 16 yaşıma geldiğimde bir yolunu bulduk ve o delikten kaçtık. Bir şekilde yetimhanede çalışanları tehdit ettik ve hepimiz kendimizi ölü gösterip ettik. Bu bizim yıllardır planladığımız bir şey olduğu için pek zor olmadı. Babam da beni öldü biliyordu. Bütün geçmişimizi temizleyip yeni bir başlangıç yaptık. Kendi planlarımızla.
İçimizdeki intikam ateşi o kadar büyüktü ki bizi kimse durdurmazdı.
Hayatım tamamen plan üstünden gittiği için duyguya yer yoktu. Tek bildiğim duygu nefretti. Duygularımı daha 2 günlükken yetimhaneye atılmamla kaybettim zaten. Benim için duygu diye bir şey kesinlikle yoktu. Ani bir frenle durdum. Hayatım boyunca belki de ilk kez bu kadar korkuyordum."Lisa!" diye bağırdım tekrardan. Çaresizdim. İlk defa. Ne yapacağımı bilmiyordum. İlk defa. Arabadan hızla indim ve koşmaya başladım. Onu arıyordum. Vücudum titrerken yokuştan çimlere yuvarlanmış bedeni gözüme takıldı.
Kalbim çok hızlı atmaya başlarken hızla koşmaya başladım. Deli gibi koşuyordum. Ona yaklaştığımda dizlerimin üstüne çöktüm ve başını yukarıya kaldırdım. "Lalisa..."
Pürüzsüz yüzü kanlar içindeydi. Elim titrerken hala olayın şokundaydım. "Hayır..."
Lisa'yı tuttuğum gibi kucağıma aldım ve koşmaya başladım. Ölü gibiydi. Bu canımı yakmaya çoktan başlamıştı. Her an yıkılacak gibiydim. Kendimi hissetmiyordum. Lisa'yı arka koltuğa yatırıp hızla arabaya bindim ve deli gibi sürmeye başladım.
Aynadan Lisa'ya baktığımda hareketsizce yatıyordu. Gözlerim yanmaya başladığında titreyen elimle telefonumu elime aldım. Namjoon'un numarasını tuşlayıp kulağıma götürdüm. Bana ondan başkası yardım edemezdi. Birkaç saniye telefon sadece çaldığında bağırmaya başladım."Aç şunu Hyung aç."
Namjoon açmayınca avazım çıktığı kadar bağırdım ve direksiyona vurdum. "Aç şu siktiğim telefonu..." Yanaklarım ıslandığında dudağımı ısırdım ve birkaç kez daha direksiyona vurdum. Kendimi kaybediyordum. Canım çok yanıyordu. Namjoon aniden telefonu açtı. "Alo JK?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
impresive | liskook
Fanfiction"Biz aynı şeyleri giyerek bile dünya gündemine oturuyorsak sevgili olursak yer yerinden oynar. Bu yüzden şu andan itibaren çıkıyoruz." ©2019 |roenvia