Taehyung'dan
Jungkook'un bipoları daha da ilerliyordu. Artık öyle bir noktaya gelmişti ki içtiğinde kendini kaybediyordu. O kadar kolay değildi. Bir gün dozu aşarsa ölebilirdi. Bugün o kadar korkmuştuk ki çünkü tir tir titremişti. Hoseok dudağını yaladı. "Bir şey yapalım. Bu şekilde ölmesini bekleyemeyiz."
Namjoon yutkundu. Bu onun için zordu. "Ona hiçbir şey olmayacak."
Namjoon elini Jungkook'un ıslak saçlarında gezdirip arkaya attı.
Jin gözlerini kıstı. "Bırak Namjoon. Ne hali varsa görsün. O kıza aşık mı oldu şimdi?"Dişimi sıktım. "Sus hyung."
Jin göz devirdi ve siyah koltuğa oturdu. "Kaç yaşına geldi ona bebek bakıcılığı mı yapacağız?"
Jimin aniden bağırdı. "Yapma sana yap diyen mi var?"
Jimin'e yaklaşıp koluna dokundum. "Tamam kızlar uyanacak."
Jimin sinirle nefesini dışarıya verdi ve Jin'in gözlerinin içine baktı. Jin'in hiçbir şey umrunda değildi. Bizden yaş olarak büyük oldukları için sesimiz çıkmıyordu. Ki bizi onlar yetiştirmişti. Artık abimiz gibiydiler ama Jin saçma sapan konuşuyordu.
Yoongi dişini sıktı."Saçma sapan kavgalar edeceğinize çocukla ilgilenin."
Namjoon elinin tersini Jungkook'un alnına koydu. "Ateşi var."
Daha sonra Jimin'e baktı. "Jimin bez ıslat getir. Alnına koyalım."
Jimin başını salladı ve hızla mutfağa koştu. Jungkook'a baktığımda yutkunuyordu ve gözlerini yummuştu. Terden kahve saçları siyahtı. Baştan aşağı simsiyahtı. Resmen çökmüştü. Artık onu bu halde görmek istemiyordum. Hoseok ve Yoongi cidden kötü gözüküyordu. Özellikle de Yoongi. Her ne kadar sert olsa da Jungkook için çok endişeleniyordu.
Jin gözlerini kıstı. "Namjoon sen Jungkook ile uğraşacağına kalk otları kasaya yerleştir. Jimin ve Tae Jungkook'la ilgilenir."
Namjoon sinirle dişini sıktı. "Jin sen siktirip git. Başlarım otuna. Jungkook bu haldeyken cidden bunu mu düşünüyorsun?"
Sinirle yüzüne baktım. Bir şey dememek için kendimi zor tutuyordum. Cidden Jin'e ne oluyordu? Bu hallerdi? Beni Jungkook'u ve Jimin'i aramızda bir yaş olmasına rağmen Namjoon yetiştirmişti. Emeği çok büyüktü ve o benim abimdi. Namjoon'un yeri bizde çok ayrıydı. Jin en büyük olmasına rağmen küçükten beri bizimle fazla ilgilenmemişti. Jimin mutfaktan ıslak bezi getirdiğinde Namjoon dudağını ısırıp Jungkook'un alnına yerleştirdi.
Hoseok dudaklarını araladı. "İlaçlarını getirsem mi?"
Namjoon başını iki yana salladı."Bu halde içemez."
"Ya bir şey olursa?"
Hepimizin gözü Jimin'e döndüğünde koltuğun tam önüne çökmüş Jungkook'un yüzüne bakıyordu. Namjoon kaşını kaldırdı. "Olmayacak."
Jimin'in korktuğunu biliyordum. Çok hassastı. Namjoon omzuna dokundu. "Ben varım."
Yoongi sessizce konuştu. "Böyle giderse olacak. İçmemesi lazım. Her içişinde daha da kötü oluyor. En sonunda..."
Sözünü kestim. Duymak bile istemiyordum. "Hayır Hyung. Düzelecek."
Namjoon başını salladı. Jungkook aniden titreyip irkildiğinde ağlamaya başladı. Gözleri hala kapalıydı ama hıçkırarak ağlıyordu. Namjoon saçlarını okşadı. "Jungkook... Burdayım."
Jungkook ağlamaya devam ettiğinde gözlerimi kapattım ve yere çöküp saçlarımı geriye attım. Canım yanıyordu. Namjoon Jungkook'u sakinleştirmeye çalışıyordu. "Sakin ol abiciğim biz burdayız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
impresive | liskook
Fanfiction"Biz aynı şeyleri giyerek bile dünya gündemine oturuyorsak sevgili olursak yer yerinden oynar. Bu yüzden şu andan itibaren çıkıyoruz." ©2019 |roenvia