Çaresizliğin nirvansını yaşıyordum âdeta.
Bir el göğsümün içine elini geçirmiş kalbimi avucunda sıkarken yaptığım tek şey pişmanlığın birer damla olup gözlerimden aşağı dökülmesine müsaade etmekti ve müdahale etmeme izin vermeyen ensemdeki nefesin sahibinden kurtulmaya çalışmaktı.
"Canını çok yakıyor..." Derken hıçkırığım boğazımı yırtıyor gibiydi. Kardeşim bildiğim can dostum gözümün önünde adi bir şerefsizin mengene gibi sardığı ellerinde kıvranırken Cesurun ağzından çıkacak kelimelere tamahkar olmak gururumu yıkıyordu.
"Onu kurtarabilirsin, yalnızca..."
Haykırarak böldüm onu. "Ne istersen söyle yapacağım. Ama o bıraksın. Durdur..." Sesim ızdırap doluydu. Sergen Açelyayı kalçalarından kavrayıp yatağa attığında sırtımda sabitlediği kollarımı daha çok zorlayıp ağlamaya başlamıştım. Cesur beni daha sıkı kavradı ve bedeniyle bütün olduğumu hissettim.
"Açelyayı bırakmanın karşılığında, bir geceyi benimle geçireceksin." Dediğinde dumur kesilmiştim. Bedenim taş gibi kaskatı olurken dudaklarım titredi. Sanki cehennem boşalmış tüm şeytanlar bu adamın sesinde toplanmıştı. Dişlerimi sıktım.
"A-anlamadım."
"Anladın..." Dedi alev almış dudaklarını yanağıma değdirip. Sakalları tenimi tırmalarken boğuk bir sesle fısıldadı.
"Bedenini istiyorum Lavinya."
Bedenime temas eden bedenine duyduğum iğrenme midemi bir balçık kuyusuna çevirirken, kafamı içine gömen güç, bileklerimi kemikli parmaklarıyla kelepçeleyen elleriydi. Midem bulanıyordu. Kusacak gibi hissettiğim saniyelerde, kulaklarımın uğuldamaya başlaması ve ciğerlerimin çatlayacak gibi olmasından anlamıştım nefes almaya ara verdiğimi.
Kafamın duvarlarında yankı bulan sözcüklerin ağırlığı altında kaldığımı sandım, kemiklerim çatır çatır kırılıp gururumu yaralıyordu. Gözlerime sunduğu sahnenin başrolü can dostumken, düşünüyormuş gibi görünmem anlamsızdı. Kabul etmiş gibi görünmek zorundaydım. Ama sormaktan da geri kalmadım.
"Tamam, kabul ediyorum... Ama neden biz, neden ben?"
"Sen sadece olmaman gereken bir yerde, girmemen gereken bir oyunun içine girdin. Senin şanssızlığın benim şansım küçük bakire..." Sesinde tarikat oluşturan şeytanlar kahkaha atıyordu.
Kulaklarımı başımı iki yana sallayıp tıkamak istiyordum ama olan olmuş ve duyulan duyulmuştu çoktan. Şimdiden sonrası için düşünmeliydim artık. Darmadağın hislerimi bir köşeye süpürüp duygularımın esiri olmayo bıraktım. Mantıklı olmalı ve Açelyayı çıkartana kadar ayıya dayı diyecektim. O yüzden dilimi ısırıp, "Al şu pisliği arkadaşımın üstünden." Demekle yetindim.
Cesur yanağıma değen sakallarıyla uzaklaşmadan önce, "Emrin olur küçük hanım." deyip eğlenen bir sesle tutup boynumu ıslak bir şekilde öptüğünde tüm azalarım iğreti biçimde titremişti. Gözlerimi sabırla sıkıca yumup açarken ellerimi bırakmasını bekledim. Sızlayan bileklerim serbest kaldıktan sonra benden uzaklaştığında cebinden çıkardığı anahtarı kilide sokup kapıyı ittirerek duvara çarpmasına göz yummuştu.
Gözlerimi silip titreyen ellerimle peşinden girdiğimde Cesur, Açelyanın üzerinde yatan Sergeni ensesinden tutup geri savurdu ve Sergen dengesini sağlayamayıp duvara vurdu sırtını. "Ne oluyor amına koyayım?"
"Lavin..." Açelya, korkmuş hâlde bana yalvarırcasına bakarken yırtılmış ve bir paçavraya dönmüş elbisesini elleriyle örtmeye çalıştı. Yatakta büzülüp hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı. Dudaklarındaki ruju dağılmış ve rimeli kara çizgiler halinde çenesine sızmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S O N B A K İ R E
Teen FictionDişlerinde dilini gezdirirken dudakları karanlık bir gülümsemeyle yavaşça kıvrıldı. "Düşündüm de, seni sevişmeye ikna etmek, sevişmekten daha keyifli olacak... "