Sanki hiç tasasız, dertsiz bir günün sabahına göz açmışım gibi yatağımda esneyerek gerinip yana dönüyordum ki boşluğa yuvarlanıp kalçamın üzerine sertçe çakılmamla acıyla inleyip bedenimi soğuk zemine serdim."Sokayım-" Ses tellerim tahriş olmuş ve kuvvetle yutkunmuştum.
Kesilen nefesim geri geldiğinde kalçamdaki karıncalanma beynimdeki her bir hücreyi aktif hale getirmişti ki dün gece koltukta sızdığımı hatırlayıverdim. Karnımın üzerindeki buruşmuş cips paketleri ve boşalmış kutu kolaları yana itip beş dakika boyunca boş boş tavanı seyrettim. Kafam uyuşuktu.
Ağzımda iğrenç bir tat vardı. Cesurun teklifini kabullenip yanından bir şekilde kaçtıktan sonra yaptığım stres beni evimin bir sokak altındaki mini markete sürüklemişti. Paramı resmen har vurup harman savurmuş, abur cubur gecesi ilân etmek zorunda kalmıştım. Hırsımı bir bar taburesinde atmayı bile düşünmüştüm ama beni caydıran iyi kalpli aynı zamanda uçarı bir arkadaşa sahiptim.
"Üzümlü kekim, yerde ne yapıyorsun?"
Koltuğa ellerini yaslayıp ileri uzanarak komik bir ifadeyle durumuma anlam vermeye çalışan Açelyaya baktım. Üzerinde benim yanımda kaldığı gecelerde giydiği saten bir şortlu pijama takımı vardı. Göğüslerinin yarısı dışarıda kalıyordu. Cesur bir seçimdi, benim ayıcıklı tulumumun aksine.
Ellerimi zonklayan şakaklarıma bastırdım ve masum bir ifade takındım. "Düştüm."
Dudaklarını birbirine bastırdı ve ciddi bir şekilde başını salladı. Sonra ne olduysa bir anda kıkırdamaya başladık. Durumumuz komikti.
Hayır hayır, içler acısıydı!
Kıkırtılarımız çoğalıp saçma sapan bir kahkahaya dönüştüğünde yerden doğrulup bağdaş kurdum ve yanaklarıma dökülen saçlarımın içinde kayboldum. Boğazımdan taşan kahkahaların ucunu kaçırırken gözümden boşanan yaşları siliyordum. Açelya çoktan susmuş olsa da kendimi durduramıyordum.
Sanki toz pembe bir baloncuktum ve gülüşüme topuzlu bir iğne saplanmıştı. Patlama noktasındaydım. Yanaklarıma ağrılar girerken, başımı dizlerimin arasına eğip gürültülü bir şekilde hıçkırdığımda artık boğazımdaki yumruyla baş etmeye çalışıyordum. Kahkahalarım susturamadığım hıçkırık seline kapılmıştı şimdi de.
"Lav, ağlıyor musun sen?"
Açelyanın şaşkın hâlde omuzlarımı saran ince parmakları arasında sarsılırken başımı çekip göğsüne bastırdı ve gözyaşlarım güzelim geceliğine lekeler bırakmaya başladı. Saçlarımı okşayıp yüzümden iterken dudakları başımın üstüne konuyor ve sırtımı okşuyordu.
"Şşş, tamam sakinleş hadi. Sen böyle ağlarken işe yaramazın tekiymişim gibi hissediyorum."
Burnumu çektim ve elimin tersini silmek için kullandım. Açelya yanaklarımı temizlerken dinginleşmemi bekledik ve yavaşça göğsünden kalktım. Gözlerime endişeyle bakıp yanaklarımdaki ıslaklığı çekinmeden parmaklarıyla siliyordu.
"Açelya." Dedim yalvarır gibi bozuk bir sesle.
"İyi misin?"
"Değilim." Omuz silktim ve dizimin üstüne yanağımı yasladım. "Şimdi ben ne bok yiyeceğim?"
"Neden kabul ettin ki kuzum, gerçekten aklından ne geçiyordu? Adam sana evlenme teklifi etmiyor Lavin, düpedüz seni becerip atmak derdi." İsyanının haklılığı canıma jilet kesikleri atarken damarlarımın gerilip kan akışımı zorlaştırdığını hissettim. Saçımı başımı yolasım vardı.
Gözlerimi içinde boğulduğum kederle yumdum. "Gerçekleri yüzüme vurduğun için sağol."
"Özür dilerim. Senin için ne yapabilirim inan bilemiyorum." Akan burnumu tekrar çektim ve ofladım. "O kadar boktan bir duruma battım ki kafayı yiyeceğim." Sesim benden bağımsız şekilde çoğaldı, duvarlarda sekti. "O kart herifle yatmam ben Açelya. Of!" Diye inleyip yerden somurtarak kalktım ve mutfağa yürüdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S O N B A K İ R E
Novela JuvenilDişlerinde dilini gezdirirken dudakları karanlık bir gülümsemeyle yavaşça kıvrıldı. "Düşündüm de, seni sevişmeye ikna etmek, sevişmekten daha keyifli olacak... "