"Bana biraz müsade et olur mu?"
Kollarını göğsünde bağlamış bir ebeveyn gibi sorgulayıcı gözlerini halime dikmiş acılı ev arkadaşıma, yerlerde sürünen modumla dudak büktüm.
Göz kapaklarımın gizli bölmelerinde akan müstehcen sahneler.
Kırbaç sesleri.
Kelepçe şıngırtıları.
Cesurun inlemeleri...
Nefeslerim son yarım saattir olduğu gibi hızlandığında kontrol altına alabilmek için ard arda yutkundum.
Yatağa vahşice kelepçelediğim ve görüntüsü dahi tükürüğümü boğazıma kaçırtacak Cesurun yanından ayrılışımın üzerinden koşa koşa girdiğim evde, birazcık yaptığım şeyin utancını ağlayıp sızlanarak hazmetmeyi istesem de, salonumda beni bekleyen birini bulmak rahatsız edici gelmemişti.
Yol üzerinde pervasızca düşüncelere dalarken, gözünün önüne kara bir örtü inen ve o odayı birbirine katan kişinin ben olduğumdan şüphe etmeye, ardından yüzleşince de pişmanlık duymaya başlamıştım ve ben vicdan azabından nefret ediyordum. Cesur Cerrahoğlu canının yanmasını sonuna kadar haketmişti.
Gergin bir dudak dişlemesiyle ruhumu okuyormuş gibi duran Mahire göz ucuyla baktım. Acaba ona anlatsam beni anlar mıydı, ya da belki de yargılardı. Onu tanımıyordum ve bu ağlayamamaktan kan çanağı olmuş kırmızı gözle artık karşılıklı oturup konuşmalıydık. Anahtarı vestiyer dolabına bırakıp ayakkabılarımdan kurtuldum, soluklanarak salona yürüdüm.
Mahir çatık kaşlarının altından beni takibe alırken, "Hızlı bir seks yapmış gibi görünüyorsun." Dediğinde koltuğa düşer gibi oturup gözlerinin içine şaşkınlıkla baktım. O kadar mı vahim bir haldeydim sahiden?
Dilimin tutulduğunu ve tek laf edemeyeceğimi anladığında yürüttüğü teorinin doğruluğuna başını sallayarak karşımdaki eski koltuğa oturdu. Yüz ifadesi beni yargılar gibi değildi ama bilmiyorum sanki buna hali yoktu. Burada yargılayan biri varsa o da bizzat bendim. Sesli ve dramatik bir nefesle kendimi geriye atıp yüzüme kırlenti bastırdım, avazım çıktığı kadar bağırıp bağırmamanın eşiğinde gidip geldim. Hayır böyle olmamalıydı, kendimi suçlu hissetmemem gerekiyordu...
Tanrım, beni neden sevmiyorsun!
"Neredeyse kendimden nefret edeceğim bir şey yaptığım doğru ama o dediğin olmadı." Diye mırıldandım konuşmaya hazır olduğum ilk an. Belli ki kendimi yiyip bitirmem için müsaade etmeyecekti.
Gözlerimi tavana çiviledim. Bileklerindeki kelepçeleri çözdürürken acaba ne kadar utanmıştı... Ah, düşünmeden duramıyordum. Saniyeleri takip eden sessizlik uzadığında kaşlarımı çatıp gözleri üstümde olan iri kıyıma, "Tam şuan bana, 'anlat' demen gereken kısım." dedim çocukça somurtup.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S O N B A K İ R E
Teen FictionDişlerinde dilini gezdirirken dudakları karanlık bir gülümsemeyle yavaşça kıvrıldı. "Düşündüm de, seni sevişmeye ikna etmek, sevişmekten daha keyifli olacak... "