"Böyle olmamalıydı..."
Bir elimin tırnaklarını yerken öbür elimdeki kumandayla dev ekran televizyonda dönen magazin haberlerini gösterdim ve ferah salonda mapus köşesinde müebbet yemiş gibi dönmeye devam ettim.
Kalbimdeki çarpıntının tek sebebi her yerde boy boy afişe edilmiş, 'muhteşem çiftin evliliği' başlığı altındaki pozlarımız ve bir süre sonra ezbere aldığım Cesurun laflarıydı.
Fotoğraflanan öpücüğümüz! Her yerdeydiler!
Çin işkencesiydi!
Sonunda tek laf etmeden benim dönüp durmalarımı izleyen Cesura baktım ve oturduğu koltuğun karşısında ellerimi belime dayadım. Tek kolunun altına kırlenti sıkıştırmış ve yumruğuna sakallı çenesini dayayarak büzük dudaklarındaki gülümsemeyle bedenimi süzüyordu.
Bir de gülüyor muydu o tipsiz?
"Şaka mı sanıyorsun sen?" Diye çemkirdim sonunda. "Her yerdeyiz, şuna bak rezil oldum."
Omuz silkti ve halinden memnunca, "Yaptık bir delilik." Dedi.
İnanamazca başımı salladım ve elimdeki kumandayı kafasında parçalamayı düşündüm. "Zaten teklifini kabul etmişken ne diye onları durdurmadın ki? Bunca şamataya lüzum yoktu."
İç çekti ve yumruğunu çekip elini saçlarına soktu. Düzeltir gibi yapıp daha da dağıttı. Altına çektiği eşofmanın paçalarını yukarı çekerken dirseklerini dizlerine dayadı ve öne bükülerek bacaklarını rahatça ayırdı.
"Basını senin için ayağa kaldırmadım Lavinya." Demesiyle ayak bileğini siyah bir ip gibi saran dövmesini izlemeyi kestim ve yüzünde anlam aradım. Ne demek benim için değil? O kadar şamatanın nedeni ne olabilirdi başka?
"Nasıl yani?"
"Henüz tanışmaya hazır olmadığın bir aileye sahibim. Üzerimde söz sahibi olmaya hakkı olduğunu düşünen paragöz bir amcam ve despot bir annem." Gözlerinde hep var olan ve şimdi tam zamanıymış gibi ortaya serdiği o büyük kinin sebebini kahırla fısıldadı. "Benden zerre haz etmediği halde bana muhtaç olan üvey babam... Bu yaptığım onların cemiyetine bir hakaretti. Bir tür başkaldırış. Onların izinden gitmeyi bıraktığımın kanıtı da diyebiliriz."
Bu sözlerinden sonra yavaşça karşısına oturdum. Olaylar beklediğim yüzeysellikte ilerlemiyordu. İşin altında yalnızca Cesurun arzuları yatmıyordu. Çok başka şeyler dönüyordu ve ben yavaş yavaş ona çekiliyor, istemeden hayatına dahil oluyordum. Daha açık olmalıydı. "Ailene karşı gelmek için beni kullandın, doğru mu?"
Dalgınca kaşlarını kaldırdı. "Öyle olduğunu düşünmek seni üzer miydi?"
Duraksadım ve gözlerinin içine bakıp buruk bir sesle, "Sanırım." Dedim. Sesimde bakteri gibi çoğalan pürüzler her şeyi açık ediyordu zaten. Kolay kırılıyor ve çabucak alınıyordum. Bir yanım tamamen çocuksu, öbür yanım hırçınlığıyla yırtan yabani kediydi. Ortam yoktu.
"O zaman düşünme. Sahiden evleniyoruz. Bu konuda son derece ciddiyim." Kangren olmuş bir damarı kesip atarcasına soğuk kanlıydı. "Buna odaklan."
Gülüp başımı sallarken gergince küpeme sarılmıştım. "Bu yapacağımız şey çocuk oyuncağı değil Cesur-"
"Ve sen de çocuk değilsin, benim karım olacaksın." Bir an yutkunamadım. Dizlerine yerleşen dirseklerini kaydırıp avuçlarını kavuştururken kulaklarımın sözcükleriyle çınlamasını durduracak gücüm yoktu. Karşımda kocam olacak adam oturuyordu. Onun karısı olmak... Vay canına!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S O N B A K İ R E
Teen FictionDişlerinde dilini gezdirirken dudakları karanlık bir gülümsemeyle yavaşça kıvrıldı. "Düşündüm de, seni sevişmeye ikna etmek, sevişmekten daha keyifli olacak... "