Cesur Cerrahoğlu taze açılmış yaranın kabuğunu dişleriyle söken bir yırtıcı kadar zalim adamın teki olabilirdi.
Ah hayır, o yaraya üfleyecekmiş gibi yapıp aslında kan kurumadan bir yarık daha açabilecek kadar zalimliğiyle ünlenmiş bir adamdı. Onun hep yükselen çıtaları ve hep daha fazlalaları vardı.
Ve bunları hep benim üstümden gerçekleştiriyordu.
Evimi alıyor, yıktıracağını söylüyor, sonra da benimle evlenmekten bahsedebiliyordu. Hangi hareketi gerçek, hangisi sahte ya da ikinci yüzü, anlamakta güçlük çekiyordum. Zekamın üstüne gölge düşürerek eğiliyor ve tek bir manevrayla tabularımı devirebiliyordu.
"Susacak mısın?" Diye sordu kibirle. Dudağının sol köşesi dona kalan yüzüme nazaran kısmen büküldüğünde kollarından çıktım. Ne dediğinin farkında olmayan bu herifin yanında kalmaya bir saniye daha katlanmayacaktım.
Cesur, girişimime karşın burnundan sert bir nefes verdi.
"Yapma şunu!" Yersiz parlayan öfkesine hayretle baktığımda kara kaşları yüzüne yakışan o sertliğe kavuşturmuştu. Bana dokunmasına izin vermeden aramızı açtım. Nitekim parmağının ucu bile değse tüm sinir hücrelerim ayaklanıyordu.
"Bir şey yaptığım yok."
"Sana attığım her adımda geri kaçma."
"Kendimi senden korumaya çalışmam kaçmak sayılmaz."
"Benimle kal." Düştüğüm bakışlarını hile yaparak sesiyle birlikte kıstığında öfkem kademe atlamıştı.
"Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum ki yanında kalayım!" Diye isyanla söylenip yerden eteğimi aldığımda yırtık çorabımla nasıl giyeceğimi düşünüyordum ki elimden kaptığı gibi aldı. Sakin olmak bu herifle katiyyen mümkün degildi. Islak odunlar dahi aramızda çakan şimşeklerle kolayca tutuşabilirdi.
Vücudumu karıncalandıran sinir, beynime vurduğunda yüzümün kızardığını hissediyordum. Eteğimin arkasından bakarken kolumu tuttu. "Sana o kadar şey söylüyorum, gerizekalı değilsin Lavinya. Biliyorsun ama kaçmak kolayına geliyor."
Kemikleri batan parmaklarını çözmeye çalıştım. "Kolayıma gelen bir şey yok, çünkü kaçmama bile izin vermiyorsun."
"Vermeyeceğim de." Kararlılığı beni alt etmeye yarayacak sanıyorsa ona yanıldığını kanıtlayabilirdim. Tırnaklarımı acımadan elinin sırtına geçirirken söktüm kendimden. "Hayatımın senin parmaklarına bağlı hale gelmesini istemiyorum, idrak et artık. Kuklan da olmayacağım, fahişen de."
Şaşkın bir ses çıkardı. "Ne dediğimi duymuyor musun kızım sen, ne fahişeliğinden bahsediyorsun hâlâ?"
Ayağımı yere vurdum. "Duyuyorum lanet olsun, ama seni çözmek mümkün değil. Daha düne kadar peşimde benimle yatabilmek için geziyordun. Şimdi değişen ne, dalga mı geçmek niyetin? Evleneceğiz, yatacağız ya sonra Cesur?" Alayla süzüp güldüm. "Sana evet desem ne olacaktı söylesene, istediğini alıp ertesi gün beni boşayacak, sonra da avucuma para sıkıştırıp postalayacak mıydın, böyle şovlara gerek var mı cidden?"
Göğsüm körük gibi inip kalkarken sadece sustu. Beni içinden çıkılmaz bir zihin kavgasında yalnız bırakıp kenara çekilmiş izliyordu. "Aklından bu mu geçiyordu, ne de olsa kandırılmaya müsait küçük ve kimsesi olmayan sahipsiz kızın tekiyim ben..." Ellerimi açıp alayla bağırdım.
"Zavallı ben!"
"Lavinya-"
"Beni seviyor musun sen? Hayır." Dudakları aralık kalıp afallamış bakışları açılıp göz bebekleri irileştiğinde üstüne gitmeye devam ettim. "Beni önemsiyor musun? Ona da hayır. Hiç yoktan..." Elimi kaldırıp göğüs kafesine yasladım. "Burası beni görünce yumuşuyor mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S O N B A K İ R E
Teen FictionDişlerinde dilini gezdirirken dudakları karanlık bir gülümsemeyle yavaşça kıvrıldı. "Düşündüm de, seni sevişmeye ikna etmek, sevişmekten daha keyifli olacak... "