Bölüm şarkısı; Shots Fired
Dilim damağım kurumuştu...
Ben, Lavin Korkmazdım yahu.
Şuncacık yaşıma bakmaz, her şeye göğüs gerebilirdim.
Türlü usülsüz söze, lafı düşünmeden yapıştırırdım. Hazır cevaptım.
Başımı yere kimse eğdiremez, inadımla başedemezdi.
Kendime gösterdiğim saygı, verdiğim değer kimseyle ölçüşemezdi.
İşte bunların hepsi yakın geçmişteki bendi.
Şimdi ise altı üstü et parçasından oluşan dudaklar nefesimi düğümlerken, gözlerimi körleştiren flaşlar ve bir emri vaki olan tek taraflı alınmış evlilik kararının hakkından nasıl gelinir bilmiyordum.
Yarın sabah tüm dünyanın sefil yaratığı ilan edilecek, gün yüzüne çıkmaya yüzüm kalmaz hale düşecektim. Kıvılcımdan benim için boşandığı dedikodusu dört bir yanımızı saracak, KÜÇÜK SÜRTÜK manşetlerine bakıp bakıp ağlayacaktım belki de.
Basının acımasızlığını kim bilmezdi ki.
Cesur Cerrahoğlu beni sevmiyordu... istiyordu.
Ama ben aptal bir aşık gibi hâlâ dudaklarımdaki kırılgan ve benimseyici baskının altındaki anlamı sorguluyor ve içimin ona gitmesine mani olamıyordum. Öyle sakıncalı bir adamdı ki kapılmam diyen Tanrıya şirk koşmuş olur ve kendini onun dizlerinin dibinde buluverirdi.
Şeytan tüyü taşıyan bir yunan heykeline kim 'hayırda' diretebilirdi?
Direnmek, yorgunluktu.
İstedim ki; dünya başıma yıkılmadan önce bu an bize ait kalsın ve sona bir adım daha attığımızda film kopsun, sahne kararsın... Mesela, o beni sevmeye değer görsün... Son hiç gelmesin.
Olmadı. Dudakları, ilk kez tattırdığı kalp sancısı yaratan öpücüğünü hiç istemez gibi ağırca sonlandırdığında kulaklarımın gerisinde tutmaya çalıştığım uğultu, beynimde delik açacak gibiydi. Çığlık atmak ve tüm kafenin saydam camlarını aşağı indirmek istiyordum. Yas tutarcasına bağıra çağıra ağlamak, bir deli gibi köşeye sinip saatlerce susmak istiyordum. Ben üzerime binen yükten arınmak ve kalbimi hissedemez hale getirene dek acıtmak istiyordum.
Yolum, yol değildi.
İçim, içimden taşıyordu.
"Ateş gibisin..." Fısıltı olarak dudaklarıma vuran nefesinin yoğun kıvamındaki bir şeyler şimşek hızıyla kasıklarıma saplandı. İstemeden bile olsa heyecandan nabzım yükselirken korkuya kapılmıştım. Kendimi oracığa bırakmamak için verdiğim çabayı takdir edercesine Cesur hemen kalçamın üstünden sahiplenici bir sertlikle bel oyuntumdan kavrayışını canlandırdığında, ıslak gözlerimi kapatıp başımı eğdim.
Organlarım titredi.
Cesur, kaslarını kasarak durmakta zorlandı. Onun tarafından düşünüldüğünde benim nazarımda bir şeyler ters gidiyordu. Haklıydı, şimdiye onu itip ağzıma ne geliyorsa yüzüne karşı çemkirmiş olmalı ve burayı başına yıkmalıydım. Sakin olmamalıydım. Doğru olan bu değildi.
Cesur duruşumuzu bozmadan başımın tepesine sürtünen sakal dolu çenesini çevirdiğinde göğsü, güçlü sesiyle titreşime girmişti. "Çıkın buradan."
İki kelime, uğultunun kesilmesine yetti. Beynimdeki delik açma isteği yavaşça sonlanırken göz kapaklarımın karanlığı daha katlanılabilir olmaya başladı. Bu sadece bir saniye sürmüştü, zannedersem şaşkınlıktan susmuşlardı. Vızıltılı itiraz sesleri yükseldi yeniden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S O N B A K İ R E
Novela JuvenilDişlerinde dilini gezdirirken dudakları karanlık bir gülümsemeyle yavaşça kıvrıldı. "Düşündüm de, seni sevişmeye ikna etmek, sevişmekten daha keyifli olacak... "