-Çıkmazlar-

57.4K 2.3K 1.1K
                                    


Cesur, içinde boğulmaktan soluksuz kaçtığım o koca okyanustu.

Hayatımda hiç varolmamışken yaşadığım koşuşturmanın sonunda nefes alabilceğim dingin bir liman aramıştım ben hep. Ama hayatın benim için planları vardı elbette tüm canlılar gibi. Şimdi ise beni sürekli boğmakla tehdit eden o okyanusun üstünde akıntıya kapılmamaya çalışıyordum.

Aslalarla başlayan cümlelerimi Cesur Cerrahhoğlu ile yaşıyordum...

Cesur ayakkabılarımı fırlattığı için yürüyemeyeceğimi düşünerek hafifçe edildiğinde kollarını tuttum ve konuşmadan önce burnumu çektim.

"Yürüyebilirim."

En başından kaybetmeye hazır olan direncim yavaşça gözlerime doğrulttuğu namluya benzettiğim gözleri karşısında savunmasız kaldım.

"Biliyorum." dedi erkeksi sesiyle. Kollarında un ufak kalan bedenimi kucakladı ve arabaya kadar bir kez yüzüme bakmadan taşıdı beni. Bir daha hiç bakmadı. Gözünün ucuyla bile.

Eteklerim deniz suyuyla ıslanmış bacaklarımı soğuktan tir tir titretirken ayak parmaklarımı birbirine sürtüp ısınmaya çalışıyordum. Öte yandan kendimi olağanca kasmıştım, ona belli edip daha fazla aciz görünmek istemiyordum. Ama organlarıma işleyen dondurucu havada içine sığmayan ateşinin iki dudağının boşluğundan is olup taşarken gövdesi akşam soğuğundan kaçtığım o şömine ateşiydi.

Sığınma isteğimi bastıramıyordum.

Birkaç adım sonrasında arabanın yan kapısını açıp beni içeri yerleştirdi ve kemerimi taktığımdan emin olana dek bekledi. Parmak uçlarım soğuktan sızladığı için bir türlü gücümü toplayıp kemeri yerine oturtamadığımda elimin üstüne eli kapandı ve alıp kucağıma bıraktığında elektrik akımı yemiş gibi suratına baktım. Klik sesiyle taktı ve iri bedenini geri çekti.

Kapımı kapatıp sürücü koltuğuna geçerken boynundaki ince siyah kravatı iki yana çekerek gevşetti. Koltuğuna oturup anahtarı yerleştirdi. Motoru çalıştırdıktan sonra ısıtıcıyı ve turuncu tavan lambasını devreye soktuğunda başımı arkaya bırakmış ve park alanından bir u dönüşüyle çıkarken gözlerimi yola dikmiştim. Arada bir kollarımı ovuyor ve sık sık yüzüne bakıyordum.

Yol yarılayana dek hiç konuşmaya yeltenmemiştik. Ona hep bakmıştım ama bana asla bakmamıştı. Sebebi yola dikkatini vermek istemesi miydi yoksa bana mı bakmak istemiyor, bilmiyordum.

Bilmezden geliyordum.

Nitekim ikimizinde hayal kırıklıkları vardı, ama benden daha çok nasıl canı yanabilirdi ki... Bana bakmadığı sürece ısıtıcıyı sonuna kadar da açsa aramızdaki buzun kırılması imkansızdı.

"Üzerindeki o ucuz şeyi eve sokamazsın."

Hayatında hiç konuşmamış birinin sesini işitmişim gibi irkilerek boynumu çevirdim. Elbette ilgisi yoldaydı ama birden bire ağzından çıkanlar beni şaşırtmıştı. Direksiyonu sıkı sıkı tutan parmakları ve vitese hoyrat davranan eli sinirini bir şeylerden çıkarmaya çalıştığını saklayamıyordu ama yüzüme patlamanın da anlamsız olduğunun bilincinde gibiydi.

"Tamam." Dedim kısık ve bozuk sesimle.

Boşluğa konuşsam hiçlikten bile cevap bulabileceğime inanıyordum artık sayesinde. Yanında kimse oturmuyormuş gibi davranışlar sergiliyordu.

Yüzümü ovup başımı yan camıma doğru verdim ve kendi ruhunun ışığı sönmüş gözlerimi seyrettim. Bu ne kadar zamana mâl oldu bilmiyorum ama epey bir yolu katetmiştik sanırım.

S O N B A K İ R EHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin