I Got You:Jessie J...
Risk.
Bir kadının damarına basıldığı anda başa bela olacak o korkunç kelimeyle tanışma vakti, fani bir adam için geldiğinde vakit gün batımına çeyrek kalayı gösteriyordu.
Bugünkü adım; RİSK.
Ve beni avucuna almayı göze almış ölümlü bir adamın sadece gözlerine bakıp parmaklarındaki kibritini tenime sürterek tutuşturacak ve beni sıkmayı hedeflediği avucuna bastırıp onu kendi silahıyla yakacaktım.
Baştan sona...
Cayır cayır!
Ve işte gidiyordum...
Cesur Cerrahoğlu beni rezil vaziyette geride bırakmakla kalmayıp bir metres gibi aşağıladığı için diğer yüzümü görmeye altın bir bilet kazanmıştı.
Ve ben dokunduğunda elini yakacak o ateştim...
Yeterince küçük, masum ve saf kız rolüne katlanmıştım. Hadi ama hangi kız sokaklarda büyüyüp saf kalabilir ki! Ben saf değildim, ben onun aldığı saf bir öfkeyle harmanlanmış koca bir risktim.
Mahiri bir kaç kelimeyle savuşturup, yüzüme çarpar gibi ardından vurduğu kapıdan çıktım ve motoru çalışmış, kalkmaya hazır olan mustange yetişmek için verandamın üç geniş merdivenini zıplayarak geçtim. Islak otları ezerek alçak olan bahçe kapısına bir elimi dayayıp yola atladığımda gitmek için hamle yapmıştı fakat arabanın kapısını açtığım gibi oturup kapıyı çarptığımda zınk diye durmak zorunda kaldı.
Yüzüme dökülen saçlarımı geriye atıp yan tarafıma sert ve kendinden emin bir bakışla döndüğümde, Cesur elleri deri direksiyonda kalmış ve yavaşça bana dönen gözleri iki kara delik gibi açılmıştı. Kaşları, beni arabasının yan koltuğunda gördüğünde yay gibi yukarı kalktı. Aralanan dudaklarına gözlerimi düşürdüm, sert ve sesli bir nefesle ıslak dilinden bir küfür, kokusunun yayıldığı arabaya doldu.
"Napıyorsun sen-"
Elimi onun koltuğunun arkasına atıp, bir elimi direksiyona koyup yüzüne yaklaştım. "Oyun mu istiyorsun Cerrahoğlu?"
Şaşkın ve dehşete düşmüşlüğü her zerresinden belli olan yüzünün kasılan kesimlerinde kirpiklerimi kısarak gezindim. Benim için boş ve kurak bir araziyi izlemekten farkı yoktu. Yavaşça fısıldadığımda, ağzına çarpan nefesimle kısık sesli bir nefes çekti, hızlıca. "Oynayalım o zaman... "
Ağzını açıp bir şey diyecek gibi oldu önce, fakat sonra dudaklarını birbirine mıhladı. Konforlu koltuğuma geri dönüp yanımdaki camı indirdim ve serin hava içeri dolarken, torpidonun üstünde duran gözlükleri takıp akşam güneşinin gözümü almasını yok ettim.
Cesur hâlâ durmuş öylece bana bakıyordu. Dudaklarımda yarım bir gülüşle yola bakarken bir elimi camdan sarkıttım ve kapıya iki kez vurdum. "Sür şu külüstürü artık koca oğlan!"
Hâlâ durduğumuzu görürken gözlüklerin üstünden bir bakış attım. Cesur yeniden ağzını açtı ama başını iki yana sallayıp önüne dönerken kendi aptallığına güldü.
Çünkü motoru zaten çalışan arabayı tekrar çalıştırmaya kalkmıştı.
Kısa bir duraksama sonrası tekerler çığlık atarak öne atıldığında camdan dışarı bakarken hınzır hınzır güldüm.
İşte kadın gücü. Tek bir hareket, küçük bir meydan okuyucu cümle ve sıcak bir nefesle bam! Karşında aptallaşan bir adam.
Ne diyebilirim ki gururum okşanmıştı. Ve bu daha hiçbir şeydi. Onun aklını alıp kıçına tıkacaktım. İnsanın zayıflığını oyuncak etmek neymiş görecekti. Hem parasını çatır çatır yiyecek hem de onu süründürecektim. Benim anca televizyon ekranlarında görebileceğim arabanın içinde oturacağım gün bile ayağıma gelmişse, bunu neden lehime çevirmeyecektim ki?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S O N B A K İ R E
Teen FictionDişlerinde dilini gezdirirken dudakları karanlık bir gülümsemeyle yavaşça kıvrıldı. "Düşündüm de, seni sevişmeye ikna etmek, sevişmekten daha keyifli olacak... "