Kirli hıncını çok alamasa da mecburen bırakmak zorunda kaldılar. Don Juan Çetin zorla ikna ettiği Şeref'i ileri doğru iteklerken aklına bir şey gelmiş gibi durup, yerde acıyla kıvranan John'un yanına tekrar döndü.
Fransızca olarak " Unutmuşum adamım sana tilki'nin selami var " dedi.
John kapanan gözlerini zorla aralayarak " Ne Tilkisi?" Diye sorduğunda ağzının üzerine patlayan yumrukla bu sefer kesin bir şekilde bayıldı.
" Çöl Tilkisi yavşak, Çöl Tilkisi "
Kendisine küskün küskün bakan Çetin'e " Yapmasaydım Sahra ömrümü yerdi, yürü hava alanına geç kalmayalım " diyerek göz kırptı.
Otele geldiklerinde hazırlanarak Alman turist kimliklerine büründüler yeniden. Kalmanın anlamı yoktu artık. Soylu inşaat işi yarım kalmıştı ve Robin yeni görev verebilirdi. Ayrıca Gri Baykuş'un moralini düzeltmek için yeniden kenetlenmek zorundaydılar.
Laf aramızda Çetin'den aldığı gazla Gri Baykuş'a açılmaya karar vermesi gerektiğine karar veren Kirli'de gitmek için sabırsızlanıyordu.
Fazla vakit kaybettiler.. John için değmeyecek kadar çok fazla.
Otelden çıkacakları esnada kapının önüne toplanmış bir kaç kişi kendi aralarında tartışıyordu. Tartışmanın bir kaç cümlelik kısmı Fransızca geçince, lobide çıkış işlemlerini yaptıran Don Juan ve Kirli Şeref'in dikkatini çekmişlerdi. Butik bir oteldi burası, fazla büyük değildi ve her ses duvarlarda kolayca yankılanıyordu.
*fısıltıyla
" John'un ekibi. Bizi mi arıyorlar yani?"
" Kalabalık sayılmazlar, pataklarız. "
" Uçağa geç kalmamamız lazım Kirli. Yeni bilet almak daha fazla risk almak demek. Sahte kimlikten en az 10 sene yeriz. "
" O gevşek ne diye peşimize düştü ki? Adamdaki rahatlığa bak!"
" Son yumruğu çakmamalıydım."
" Ulan adam bayıldı be! Ne ara ayılıp peşimize taktı fedailerini?
Resepsiyonist kimlikleri uzattıktan sonra işlemin tamamlandığını söylemişti.
*fısıltıyla
" Bizi tanıyamazlar ki deyzemin evlâdı. Ne diye üzerimize alındık?"
Don Juan Çetin gözünü kırpmadan kapıdaki kalabalığa bakıyordu.
" Biz alınmasak da onlar bize aldırmaya geliyorlar. Koş ortak koş!"
Asansörlerin yanında bulunan merdivenlerden aşağı doğru koşa koşa inmeye başladılar. Tabii John'un arkadaşları da kişide arkalarından koşuyordu.
Ne olmuştu da bu kedi fare oyunu başlamıştı hepimiz için büyük gizem, ne yalan söyleyeyim.
Merdivenler bitince kendilerini mutfakta buldular.
" Eee şimdi Ne yapıyoruz?"
" Ulan kaçacak ne vardı? Alanı daralttık! Kıç kadar mutfakta tezgaha yatırıp yağlar bunlar bizi!"
" Sus ortağım sus! Bulucaz bir çaresini "
Mutfakta çalışan ekip, soluk soluğa mutfağa dalan Şeref ve Çetin'e garip garip bakarken koridordan gelen kalabalık ses ile iyice tedirgin olmuşlardı.
*Konuşma Hırvatça geçiyor
" Derhal mutfağımı terk edin baylar! Buraya böyle giremezsiniz!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EKİB-İ ŞAHANE
FantasíaEski masalların modern uyarlamalarını sever misiniz? Bu hikâyede Kendini Robin Hood diye tanıtan gizemli bir liderin İstanbul ekibinin hem komik hem de aksiyon dolu maceralarını okuyacaksınız. Aslında kendileri bile birbirini tam tanımayan 4 kişi...