Kütüphane [I] ?

1.4K 104 3
                                    

Uzun süre burada olmayarak elime bir şey geçmediğini farkettim, sonuçta buraya yazmayınca normal hayatım düzene girmeyecek.
Ağlamam da anlamsız olur sanırım bundan sonra tepkisiz devam edicem, stabil yaşayacağım hayatımı.

Mesajlarınız için teşekkür ederim,

En azından düzgün insanlar olduğunu bilmek güzel.

Herneyse;
[Yaklaşık bir ay sonra]
"Buna emin misin Baek?" Bu ses Suho'nundu.

"Tabiki neden ki?"

Sıkıntıyla ensesini kaşıdı ve söyledi,
"Yani orası Bayan Park'ın dükkanının yanı, fanlar sizin üzerinize çokça gidecek. Başka yer istemediğine emin misin?"

Keşke fanlar haklı diyebilsem ama sırası değildi sanırım?
Ehehe ben boş bir insanım, kesinlikle ağzımdan kaçırmam....

"Hayranlar haklı,Hyung." Mırıldandığımda 'hım?'ladı.
Siktir değiş,değiş!
"Hayranlar diyorum zor. Ben aslında yandan kahve alıp kütüphanemde kitap okuyarak kahvelerini içebilirler diye düşünmüştüm. Yani hem belki benim sayemde kitap okuyacak olan bir sürü insan olacak... Hem de bu aralar Bayan Park'ın işleri kötü geçiyormuş?"

Derince nefes aldı ve söyledi,
"SM her şeyden para kazanmaya bakar biliyorsun ChanBaek'i çok öne de koyabilir, rahatsız olmayacaksan sıkıntı yok."

"YOK! Ahem... yani sorun yok. Ben gidebilir miyim Hyung? Kitaplarıma notlar bırakacağım ve kolileyeceğim." Kafasını salladığında hızlıca odama, yeni odama daha doğrusu, geçtim.
Bu hafta Jongin Hyung bayağı dolu olacaktı hatta Amerikaya dans eğitmeni olarakta gidecekti bu yüzden Chanyeol'üm ile baş başa olabileceğiz.
Ah çok kötü bir insanım,Jongin Hyung özür dilerim!

Odaya girdiğimde dönen sandalyede dönen ve sıkılmış görünen sevgilimi gördüm,aklımdan sadece 'tatlı' kelimesi geçebildi.
Beni gördüğünde ayağı kalktı ama çok döndüğünden tökezledi, yanında olduğumdan kolunu tuttum.

"Noldu Channie? Çok sıkılmış ve yorgun duruyorsun." Söylediğimde kollarını etrafımda dolamış ve yüzünü omzuma gömmüştü, boğukça söyledi.

"İlham gelmiyor!" Bu hali çok hoşuma gitmişti çünkü bu halini çokça göremiyordum.

Kafasını omzumdan kaldırdım ve yanağına yumuşak bir öpücük bıraktım.
"Biraz dinlenmek ister misin?"
İsteklice kafasını salladığında onun yatağına uzandık, kafası boynumdayken konuştu.
"Boynunu çok seviyorum, Çünkü sen kokuyor ve bu kokuyu parfümüm yapmayı istememe neden oluyorsun.
Gözlerini bana bakarken seviyorum, çünkü o zaman sadece ben olduğumu anlıyorum.
Burnunu seviyorum, çünkü sarıldığımızda beni kokladığını hissediyorum." Bu adam nasıl ilhamı olmadığını söyleyebilirdi ki, söylediği bütün sözcükler kalbimi altüst ederken.Sonra birden diklendi.
"Baekhyun ben seni çok seviyorum ya! Neden böyle oldu, çok hızlı mı oldu acaba, yoksa yavaş mı? Baekki-" hızlıca boynuna bir öpücük bıraktım ve söylendim.

"Ben de seni çok seviyorum Yeollie'm."
Sıkıca sarıldığında kıkırdadım ve yorgun olmasam bile yumuşak kokusu beni mayışmam ve bu uyumam için yeterliydi.

Sabah Chanyeol'ün yüzüme kondurduğu kelebek öpücüklerle uyanmıştım, bir kelebeğin ömrü kadar kısa ama kanatları kadar göz alıcı.

"Günaydın, Işığım."
Işığım demesiyle gülümsemiştim hemencicik.
Işık, başka biri söylese kalbim bu kadar hızlı atar mıydı acaba?

"Günaydın, Sevgilim." Yüzüne karşı fazlaca söyleyemezdim bu sözü, utanırdım sebepsizce.

Kollarının arasından sıyrılıp alnına ve yanaklarına aynı onun bana verdiği kelebeklerden kondurdum.
Benim kalbimi hızlandıran öpücükler onu da heyecanlandırıyor mudur?

Birden gözüm dudaklarına takıldı, kurtulamayacağım kadar güçlü bir arzuya da düşmemi sağladı.
Gözleri benim dudaklarımı bulduğunda izin istercesine yaklaştı ve bana baktı.
Çok geçmeden yanıtladım onu, dudaklarımla.

Sadece birbirine baskı yapan dudaklarımızı hareket ettiren kişi bendim, çünkü biliyorum ki o hala izin istiyordu.
Dudaklarımızdan çıkan sevimli sese gülerken Chanyeol tam gülüşümden öptü.

Kalbim hızlı hızlı çarparken dudaklarımızı ayırdı ve yumuşak gözlerle bana baktı. Mutluydu, mutluydum ve mutluyduk.

Kafamı göğüsüne yasladığım zaman en başından beri merak ettiğim şeyin cevabını almıştım.

Kalbi hızlıca atıyordu, aynı benim kalbim gibi.
Gözleri gözlerimden ayrılmıyordu, aynı ben gibi.
Mutluluğu mutluluğumdu ,aynı onun gibi.

Sadece burası huzurdu, sadece burası ev gibi hissettiriyordu ve bu his; en mükemmel misafirimdi.

Park Chanyeol, en güzel şeyleri yaşatan ve hayatımın geri kalanını paylaşmak istediğim tek kişiydi.

________

Luhan bıkmıştı.
Ona gelen binlerce fan mesajlarını tabiki de okuyordu, neden suçlu oymuş gibi konuşuyorlardı?
İsteyerek ayrılmamıştı, zorlanmıştı.
Çıkmak zorundaydı ve yapmıştı da ailesi söz konusuyken bir saniye daha kalamazdı ki Kore'de.
Lakin içinde bir burukluk vardı. Üyelerle öyle iyi anlaşmıştı ki ayrılmak yüreğini kahretmişti. Herkesle çok iyi anlaşırdı,özellikle Sehun'la.
Luhan o anlar demişti, ama Sehun kalbini kaptırdığı adamın gitmesine öyle takmıştı ki o adamın kırıldığını görememişti.

Derin bir nefes verdi Luhan ve yeni bir sosyal hesap açtı.
Bu bir nevi yeni hayatını kabullenmesiydi,
Değil mi?
Yoksa bir şey kanıtlamaya çalışmak Luhanlık bir mevzu asla olmamıştı.
Ve yukarıdaki cümledeki son kelimenin 'tı' olması her şeyi açıklamıştı.

🌑🌒🌓🌔🌕🌖🌗🌘🌑
#YouDidWellJonghyun

Hyung? [ChanBaek]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin