Hogwarts'ın soğuyan taş koridorlarında, meşalelerin alevinin ışığında üç gölge belirdi. Hızlı adım sesleri koridorda çınladı, sonunda bir kızın kahkahası da eşlik etti bu küçük gürültüye. "Kaçabilirdim." diye tartıştı biraz sonra kahkahanın sahibi inatla. Adım sesleri durmuştu, gölgeleri birbirine karışmıştı. "Tabii ki kaçabilirdin Helena." diyerek onu onayladı bir erkek sesi. Kız bileğini kurtarmadı. "Eğer iki kişi olmasaydık." diyerek lafının gerisini getirdi bir başka erkek sesi. Kızı yakalayan oydu.
"Ama bu haksızlık." Kız şikayet etti.
"Kesinlikle haksızlık." Kızın bileğini yakalayan çocuk onu onayladı.
"Çünkü Draco'nun sahip olduğu mükemmellikte bir kuzene sahip değilsin." derken sırıttı diğeri.
"Pekala kuzen." dedi adı Draco olan çocuk. Gözünün önüne düşmek üzere olan bir tutam saçı geriye doğru taradı, dudaklarındaki küçük sırıtış artık çarpıktı ve kızın bileğini bırakırken gri gözleri kuzenine odaklandı. "Hadi biraz eğlenelim."
"Bensiz?" diyerek dudağını büzdü kız. "Bensiz eğlenemezsiniz, Drake."
Onlar, mermer çocuklardı. Pürüzsüz, kusursuz oyulmuş maskelere sahiplerdi. Bunun için eğitilmiş, bunun için yetiştirilmişlerdi. Temiz değillerdi, ama buna kendileri karar vermemişlerdi.
Mermer çocuklar bu sefer kaderlerini kendileri seçeceklerdi. Birbirlerine sahiptiler ve artık kararlarına sahip olabilmeleri için bir nedenleri vardı.
*
Şimdi, gelelim asıl hikayeye. Herkes Malfoy'ların yıllardır tek varisi olduğunu anlatmaya bayılır, öyle ki bu aile ağaçlarına da geçecek kadar kalıplaşmıştır. Başkalarını bu ne ilgilendiriyorsa.. Her neyse.
Abraxas Malfoy, işleri kendi lehine çevirmede zorlanmayan bir adamdı. Öyle ki aylar sonra iki erkek çocuğu olduğunda kimse bunu imkansızmış gibi dillendiremedi, tabii bu bir şehir efsanesinin bozulmasına sebep oldu. Orası çok başka bir hikaye.
Lucian Malfoy kardeşinin tam bir kopyasıydı, -bilmem sizi şaşırttı mı, ama beni hayır, çünkü Malfoy ailesi birbirini klonluyor, ve hayır bu bir şehir efsanesi değil- Lucius'la her zaman iyi anlaştılar, böylece soğuk evlerine bir renk gelmiş oldu. Yıllar sonra zamanı geldiğinde, bir kopyalama -pardon, uygun kelimeyi bulamıyorum, klonlama?- daha gerçekleşti, ve Lucian'ın eşi Stella babasının aynısı bir erkek çocuk dünyaya getirdi. Scorpius'un aileden tek farkı buz mavisi ya da çelik grisi yerine annesinin lacivert gözlerini taşıyor olmasıydı.
O ve Draco, doğdukları andan itibaren birliktelerdi ve yeni bir geleneği sürdürdüler; Malfoy çocukları birlikte büyür.
Bir de ailenin diğer kısmına odaklanalım; Narcissa Malfoy'un -ya da Narcissa Black, hikayeyi anlamak açısından daha kolay olacak- kardeşi Bellatrix, ailesinin ve tabii ki kendisinin safkan takıntıları yüzünden Rodolphus Lestrange ile evlendi, Rodolphus ailenin büyük varisiydi. Kardeşi küçük Lestrange ağabeyine göre daha az şöhretliydi, buna rağmen Lestrange genlerini küçük kızına başarıyla geçirdi. Karen Helena'nın bukle bukle kahverengi saçları, elaya çalan kahverengi gözleri vardı. Helena'nın bizimle bağlantısı, oyuncak ayıcığını kaybetmesiyle başladı, Draco o ayıcığı buldu, Helena da ayıcığa Drakkie adını verince Scorpius için Draco ayıcık olarak kaldı.
Küçük bir spoi vereyim size, Scorpius Draco'nun odasına sakinleştirici verilmiş bir yavru ayı koyacak kadar ileri gitti. Yapmamalıydı, ama Draco da doğum gününde kendisine sekiz kutu civcivli iç çamaşırı yollamasaydı yahu!
*
Sadece kenarda dursun diye tekrar yayınladım, o kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
constellations | malfoy
Fanfiction"you'll never be alone." jupiter, bellona, neptune and venus. ♪draco malfoy au.