SU
Sabır YA RAB. Sabır ver bana, çünkü artık yorgunum ve karnımdaki yavrumu da yoruyorum. Biliyorum kızım beni duyuyor anlıyor, ve o da üzülüyor ancak kendimi durduramıyorum. Her ne kadar Hira dan kurtulsak da, onun yaptıkları aklıma geliyor sinirleniyorum. Her ne kadar suçsuz olduğum kanıtlansa da, Ayşe anne aklıma geliyor ve üzülüyorum. Her ne kadar geçmiş arkada kalsa da tekrar gün yüzüne çıkıp bize kendini hatırlatıyor ve boğuluyorum. Her ne kadar Ateşi sevsem de o lanet "boş ol" kelimesini dediği an aklıma geliyor ve ben ağlıyorum. En çokta yavruma üzülüyorum, neden o acı çekiyor ki.
Karşımdaki adam peki, onun suçu ne, benimle evlenmiş olması mı. Yok, hayır, sanırım hayatımdaki en suçsuz adam, Ahmet. Peki ben bu adama nasıl söyleyeceğim, "benden boşan, ben ateşle evleneceğim" diye. Kendimi nankör gibi hissediyorum bu adama karşı.
"kızın nasıl" dedi bana, sanırım ona kızım dememesi konusunda uyardığım dan beri demiyor. Acaba şu an ona desem mi ayrılalım diye, ya da yok şimdi değil. "su, daldın yine" dedi.
"hı, hı, evet iyi iyi benim kızım." dedim çabucak.
"yorgun görünüyorsun, iyi misin, uyuyacak isen gideyim" karşımdaki sandalye de oturan adam, neden bu kadar düşünceli. Beni seviyor mu, aslında bu konuyu hiç konuşmadık. Aslında Ahmet çirkin değil, yapılı bir vücudu var. Ela gözleri ve uzun, düzgün, kahverengi saçları var. Yakışıklı bir adam aslında.
"Ahmet.....sen benimle evlendiğin gün, çocuğunu da kabul ederim demiştin. Bekar ve düzgün iş sahibi bir adamın benim gibi boşanmış.....ve hamile kadınla neden evlendiğini sorabilir miyim." dedim arada nefes alarak, gerçekten hamilelik çok zormuş.
"ilk görüşte aşka inanır mısın" dedi. Tabi ki de inanırım, zaten ben ateşi ilk gördüğümde kahve gözlerine aşık olmuştum, o da benim gözlerime. Biz ilk karşılaştığımız da gözlerimizle konuşmuştuk. Biz, birbirimizin gözlerine aşık olmuştuk. Ve ben o kahverengi gözleri özlüyorum.
"inanırım" dedim sadece.
"işte ben de seni ilk gördüğümde , yani vurulduğun gün gördüğümde sevmiştim." dedi, ben ise sanki söyledikleri şey normal, sıradanmış gibi sadece kafamı salladım.
Ve bu aralar bir şeylerden kaçmak için sürekli kurduğum o cümleyi söyledim, "yorgunum, uyumak istiyorum" dediğimde çıktı. Aslında gerçekten yorgundum bu sefer. O çıktığı an telefonum çaldı. ANNEM yazıyordu ekranda. Bu aralar annemle pek samimi değildi, Nehir ile de. Zaten Nehir, babasını kabul etmiyormuş, babam da diretmedi. Ama ben babamı seviyorum, hem de çok.
Telefonu açtım ve "efendim" dedim.
"Kızım, nasılsın iyi misin" dedi. Bu aralar - daha doğrusu babamı tanıdığımdan beri- annem ile pek konuşmuyoruz. Bir de Nehir liseyi bitirdi ve Üniversiteyi de Malatya da kazanınca, tamamen koptuk.
"iyiyim, siz nasılsınız" dedim.
"iyiyiz, bebek nasıl"
"iyi iyi" dedim, neden anneme böyle mesafeli davrandığımı bilmiyordum, ama artık samimi de olamıyordum.
"ee, Ahmet nasıl" dediğinde sohbeti uzatacağını anladım ve "anne yorgunum" dedim.
"peki kızım" dedi ve kapattı. Artık ne kardeşimi ne de annemi önemsiyordum, sadece babam vardı artık, hoş, babam da beni önemsiyor.
Tam telefonu kapatacaktım ki sesli mesaj gönderildi, sanırım bugün beni uyutmayacaklar.
Gönderen, Ateş.
"denizim, kızımın üzerinde ne kadar hakkım var bilemiyorum . Ama sana bir şey söylemek istiyorum. Her ne kadar senden önce evlenmeyi düşünmediysem de bir çocuğum olursa adı ne olsun diye düşündüm. Saçma gelebilir ama, düşündüm işte." dediğinde ses kaydını durdurdum, ben hiç kızımın adını düşünmemiştim, ben hiç isim düşünmemiştim. Sonra ses kaydını devam ettirdim.
"kızımın adı Tuana olsun. Cennete düşen ilk yağmur damlası. Her ne kadar 6 aydan beridir cehennemi yaşıyor olsak da, o bizim cennetimize düşen ilk yağmur damlamız olacak. Ve ben, ona, bu özel ismi fazlasıyla layık görüyorum, peki sen" dedi ve ses kaydı bitti.
Ne güzel bir anlam taşıyordu bu isim böyle ve bu ismi Ateş söylemişti. Tabi ki sevdiğim adamın söylediği ismi koyacaktım kızıma, bir de ne kadar hakkım var bilemiyorum diyor. Senin onda çok hakkın var. Onun aksine ses kaydı yerine ben mesaj yazdım.
"senin onda hakkın çok. Çünkü sen onun babasısın, bunu unutma. Ben senin aksine hiç isim düşünmedim, Ateş. Ama söylediğin isim o kadar güzel bir anlam taşıyor ki, bir de kızıma -kızımıza- bu ismi layık gören babası ise, tabi ki de adı Tuana olacak kızımızın. Şu an gerçekten yorgunum, Allaha emanet ol" dedim ve mesajı sonlandırdım. 1 dakika sonra mesaj geldi.
"iyi uykular, denizim, seni seviyorum, kızımı da seviyorum" mesaja gülümsedim ve telefonu yatağımın yanında olan komidinin üzerine bıraktım.
İyi uykular Tuanam, dedim ve kendimi uykunun kollarına teslim ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZİM
ChickLit"Hastanenin morgu çok soğuk.. Burada üşümüyor musun Ateşim? Ellerin neden bu kadar soğuk ki. Hadi kalksana, hadisene inat vakti değil şu an. Üşürsün sen burada. Hadi sevdiğim adam, ben geldim, denizin geldi, kalk.." .......................... "Ateş...