SU
Gözlerimi açtığımda karanlık bir odadaydım. Karanlıktan korkuyordum, ancak bu karanlık tuhaftı. Aydınlıktan çok daha iyiydi ve oda boş gibiydi ama harikaydı. Bu karanlığın tuhaf olmasının sebebini çözememiştim, halbuki her şeyi net görüyordum ancak oda karanlıktı işte. Belki de tüm tuhaflık buradadır.
Yattığım sert yataktan kalktım ve odayı incelemeye başladım. Burası neresi bilmiyordum, korkmuyordum ve hiç bir şekilde endişelenmiyordum dahi. Oda da kocaman yatak ve ayna dışında hiçbir şey yoktu, ah bir de siyah perdeyle kapanmış cam vardı, ne yani kaçırılmış mıydım. Yok daha neler. Elim karnıma gitti,
"annem, tuanam, meleğim" dedim yavruma. Beni anlıyordu, biliyordum. Bu sefer pek sık yapmadığı bir şeylerden birini daha yaptı, karnıma o minicik ayağıyla tekme attı. Ben de gülümsedim ve kafamı kaldırdığımda aynadaki görüntümle yüzleştim. Bu ayna az önce yatağın yanındaydı. İşte şimdi korkmaya başlamıştım. Aynadaki görüntüme baktığımda, açıktım.
Kahverengi uzun saçlarım düzleştirilmiş ve açık bırakılmıştı. Üzerimde ise siyah uzun kollu bir elbise vardı, bu elbiseyi hatırlıyordum. Bu benim ateşi gördüğüm ilk rüyamdaki elbisenin ta kendisi, tek fark o beyazdı bu ise siyah.
Ne demek oluyordu bu, ateşle tanışırken beyaz giydiysem, şu an bu siyah elbise ne mana ediyordu.
"denizim...." ateşti bu arkadan belime sarılmıştı, elleriyle şişmiş göbeğimi okşuyordu. İlk önce saçıma sonra da enseme öpücük kondurdu, ben de ondan uzaklaştım ve,
"hara....." dememe izin vermeden, "haramsın" dedi. Ama üzerime geliyordu. Kahve gözleri bir başka bakıyordu sanki, nefret ve özlem karışımıydı.
"gelme" dedim titreyen sesimle, ancak kendimi yatakta buldum. O da üzerime eğilmişti. Ancak göbeğime dikkat etmişti. Ben gözlerimi kapatmıştım o ise alnımı öptü. Sonra,
"haramsın peki ama neden o gözlerinde kaybolmama izin veriyorsun" dedi. Hala gözlerim kapalıyken "ne" dedim.
"aç gözlerini, denizim. İzin ver de o siyah ışık saçan gözlerinde, o koca denizde kaybolayım. Öleceğim denizim, bırak da o siyahlıklarında kaybolayım, lütfen..." o an gözlerimi açtım ve onun kahvenin en güzel tonu olan gözlerine baktım.
"öleceğim derken ateş" dedim, ne ölmesi ne saçmalıyordu bu adam. "ben her gün ölüyorum. Sana denizim dememin en büyük etmeni o siyah gözlerinin denizi andırması iken, o gözlerine bakamadığım her gün ölüyorum. O denizin ortasında yanan tek ateş olmaktan korkmuyorum, çünkü biliyorum artık ben o gözlerde kayboldum ve asla o deniz beni kıyıya vurup kurtarmayacak." dediği her kelime kalbimin ritmini arttırırken sadece gözlerine bakmak istiyordum.
"peki ben neden her seferinde gözlerin de yanıyorum" dedim. Hafifçe güldü. Sonra eğildi burnumun üstünü öptü. Sonra yanağımı, gözümün üstünü, burnumu, alnımı, boynumu öptü. Hareketleri yavaştı ama öptüğü her yer yanıyordu. Sonra dudağıma bir buse kondurdu ve üzerimden kalktı. Benim de kalkmaya yardım etti. Şu an ayakta karşı karşıyaydık ve sadece gözlerimize bakıyorduk.
"ben ile sen aynı rüyayı görmüştük denizim. Ben sana benimsin, karımsın demiştin ve sana dövmemi göstermiştim. Sen ise benden kaçıyordun ancak bak, gerçekten karım oldun. Ama o rüyada sana evlenecegimizi söylemiştim. Senin üzerinde de beyaz elbise vardı." dediklerini sindirmeye çalışıyordum. Ne ima ediyordu.
"ama şu an rüyada değiliz ateş" dedim. Bu sefer inanmayarak ve sanki küçümseyerek güldü.
"sen gerçekte benim sana dokunmama izin verir miydin." dedi.
"ateş saçmalama artık kendine gel lütfen, ne diyorsun"
"kalktığında farkına varacaksın denizim. O beyaz elbise senin mutluluğunu temsil ediyordu. Benimle evlendin, çok az bir sürede olsa mutlu oldun. Şu an üzerinde bulunan elbise de senin matemini ifade ediyor. Birini kaybedeceksin. Çok sevdiğim birini, ve çok fazla üzüleceksin" dedi ve aynanın karşısına geçti.
"ateş...."
"ve benden sana tavsiye denizim, sevdiklerine değer ver ve vaktini onlara ada. Mümkün olduğunca acele et" dedi ve aynanın içine girerek kayboldu.
Uyandığımda ter içindeydim. Bu bir rüyaydı ama endişelenmiştim. Hemen tüm sevdiklerimi -annem, babam, ateş başta olmak üzere- aradım ve durumlarını sordum, hepsi iyiydi. Kimseye rüyamı anlatmayacaktım.
Aklımda tek soru vardı.
Ben hangi sevdiğimi kaybedecektim? Hayır, olamaz ya. Aklım karışmıştı. Peki Ateşin rüyamda son söylediği cümle. Benim kavuşmam gereken kişi şu anlık sadece ateşti. Tabi ya, ona değer vermeliydim ve ona vakit adamalıydım.
Odaya giren Ahmet ile göz göze gelince başımı çevirdim. "iyi misin, Su" dedi.
"evet" dedim. tam odadan çıkacağı an " biraz konuşabilir miyiz" dedim. Kafasını salladı ve yatağın ucuna çöktü. Yattığım yerden doğrulmama yardım etti. Rahat pozisyonumu aldım. Derin bir nefes aldım, gözlerine baktım ve,
"ben....nasıl diyeceğimi bilmiyorum ama.......ben ateşi hala seviyorum...üzgünüm....nankörlük yapıyorum belki de ama....ben sevdiklerim ile vakit geçirmek istiyorum...yani..." dedim ancak o sözümü böldü ve "ayrılalım...yani onu kastediyorsun " dedi. Başımı 'evet' manasında salladım.
"peki" dedi. " eğer sen mutlu olacaksan ayrılalım. Sen mutlu ol bana yeter Su" dedi.
Şaşkın bakışlarımı fark edince,"bazen insanlar sevdiklerinin mutluluğu için sevdiğinden vazgeçebilmeli. Ve ben senin mutluluğun için senden vazgeçiyorum. Ben o zaman işlemleri başlatayım, hızlı ilerlettim işlemleri merak etme" dedi ve odadan çıktı.
Ben ise gördüğüm rüyayı ve ahmetin kurduğu cümleleri düşünmeye başladım. Hayatım çok hızlı ilerliyordu ve bu ilerleme beni korkutuyordu. Tıpkı Ateşin rüyamda söyledikleri gibi korkutuyordu beni.
Umarım hicbir sevdiğimi kaybetmem. Sabır ver bana Allahım, güzel Rabbim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENİZİM
ChickLit"Hastanenin morgu çok soğuk.. Burada üşümüyor musun Ateşim? Ellerin neden bu kadar soğuk ki. Hadi kalksana, hadisene inat vakti değil şu an. Üşürsün sen burada. Hadi sevdiğim adam, ben geldim, denizin geldi, kalk.." .......................... "Ateş...