Medya: Mert
;;
Ellerimi diz kapağının üstüne koydum ve nefesimi kontrol etmeye çalışırken Enes önümden koşarak geçti. Bana bağırıyordu. O da zor nefes alıp veriyordu. "Geç kalacağız derse. Hızlan."
"Geç kaldık zaten. Ne diye okula gidiyoruz ki?" diye bağırdım arkasından.
"Evde uyumasını ben de bilirdim." deyip, "Sınavımız var."
Tabii ya!
"Yoruldum ama." dedim hâlâ koşarken.
"Konuşmayı bırak da koş." diye son kez bağırdığında kafamla onaylayıp biraz daha hızlandım.
Sınıfa vardığımızda özür dileyip yerlerimize geçtik. Herkes bir sonraki sınav için çalışıyordu. "Hangi sınıftaymışız?" diye sordum bizimkilere dönerek.
Mert konuştu sessizce. "Kanka sen on ikinci sınıfların b şubesindesin." deyip Enes'e döndü. "Sen de dokuzuncu sınıfların a şubesindesin."
Kafamla onaylayıp "Siz?" diye sordum.
Buse konuştu bu sefer. "Efe ve Mert aynı sınıfa düştüler." dedi memnuniyetsizce.
Efe, sınıfın zeki isimlerinden birisiydi. Derslere çok önem verirdi. "Acemi şansı."
"Vermeyecekmiş oğlum." diye sitem etti.
"Oh be!" deyip Efe'ye döndüm. "Verme sakına." dedim gülerek. Sonuçta ben kimsesiz kalmıştım. Ben çekemiyorsam onlarda çekemezdi.
"Allah için bilgi paylaşımı yap, bak aynı sınıfta girecekmişiz lütfen!" diye yalvarmaya başladı.
Mert şanslıydı çünkü Efeyle aynı sınıftaydı. Aslında Enes ve Buse de şanslıydı. Onlarda birlikte girecekti. Bense tek yani öylece ortada kalmıştım.
İsyan ederek bizimkinlerin yanından 12. sınıfın B şubesine girdim ve boş bir sıra bulup oturdum. Elimdeki ders notlarına ilk ve son kez bakıp oflayarak buruşturdum ve çöpe doğru fırlattırken çöp kutusuna değil de yere düşmüştü.
Yiğit yere düşün kağıdı çöp kutusuna atıp gülerek yanıma geldi.
Hafif bir şekilde gülümseyerek "İyi ki de basketbol takımında değilsin. Eğer olsaydın takım kaybederdi." deyip yanıma oturdu.
Ona "mal mısın?" bakışı atıp hocanın gelmesiyle önüme döndüm.
Elime sınav kağıdı geldiğinde sınav kağıdına öylece bir baktım. İnsafsızlar, öyle soru mu sorulur?
Soruları çözmeyi başladım ama olmayınca kafamı oflayarak geriye attım. Yiğit tüm sorularını çözünce etrafına bakındı ve hızlı hareketlerle kağıtları değiştirdi. "Verdiğim kağıda ismini yazmayı unutma!"
Bense öylece Yiğit'e bakakalmıştım. Bana sırıtırak göz kırptı. Önündeki kağıdı doldurmaya başladı.
İşte Yiğit buydu. Onunla daha geçen kavga etsem de hep iyilik yapmaya çalışıyordu. Birbirimizle kanlı bıçaklı kavga etsek bile yine yüzündeki o gülümseme eksik olmazdı.
"Hadi Sude." diye beni uyardığında düşüncelerimden kurtuldum.
Önüme dönüp ismimi yazıp sıradan kalktım. Hoca nihayet kafasını telefondan kaldırıp bana baktı. Masaya sınav kağıdını koyup "Çıkabilir miyim?" dedim. Hoca bana kafasını salladığında bir şey demeden kapıya doğru yürüdüm. Kapıdan çıkarken Yiğit'e bakıp hafifçe gülümseyerek teşekkür ettim.
yiğitkimamq: nasıl geçti ?
siz: kâğıdın yüzüne bile bakmadım.
yiğitkimamq: şaka ?
yiğitkimamq: keşke bana yazsadın, cicibebe.
siz: gerek yok, Yiğit halletti.
yiğitkimamq: anlayamadım?
siz: hemen triplere girme.
siz: o kâğıtları değiştirmeseydi kalıyordum dersten.
siz: gidip çocuğa laf etme.
yiğitkimamq: laf edeceğimi kim söyledi?
siz: herhangi bir şey yap direk engellerim, Yiğit.
yiğitkimamq: iyi.
;;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cicibebe | Texting
Teen Fiction[texting, düzenlendi, tamamlandı] 05** *** ****: cicibebe'yi sevdiğin kadar beni de sevsen olmaz mıydı sanki? 05** *** ****: sana olan hislerimi bitirmeye çalıştıkça daha çok güçleniyor. 05** *** ****: artık sevgine ihtiyacım var. 05** *** ****: var...