(7) "Acımasız şehzâde"

11.3K 1.4K 672
                                    


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.







"Yaşanması muhtemelen sonlardandır mutluluk. Lâkin bizimkisi ezelde yazılan tarihi bir hüzün hikâyesi."





Ö K F
🔲🔲🔲


Bazen, insanlar hakkındaki ön yargım ya da düşüncelerim tamamen yanılıyor. Öyle bir yanılıyor ki, tanıdığımı sandığım insanın benden kilometrelerce uzakta bir karakterde olduğunu deneyimlemek beni acayip şaşırtıyor. Böyle zamanlarda aslında karışımdakini değil de kendimi tanımadığımı düşünüyorum. Şayet kendimi iyi tanımış olsaydım, muhataplarımı da doğru seçerdim.

Tüm bu düşüncelerle öylece beklerken gözümün önü kararmıştı. Korkudan tüm bedenim titriyordu. Alnımdan gelen ter damlacıkları elmacık kemiğime süzülürken derin derin nefesler almaya çalışıyordum. Soğuk betonun hissi beni ayıltmaya yetmiyordu. Ellerimi zemine olabildiğine yasladım ve dermansız dizlerime destek olarak ayağa kalkmaya çalıştım. Dizlerimin titremesi durmak bilmiyordu. Karşımda ölü bir beden görme korkusu beynimi yiyip bitiyordu. Yerde sürüyerek ilerleyen adımlarım kendimi fazlaca aptal hissettiriyordu. Bir cinayet işlenmişti ve ben üstüne doğru gidiyordum. Hem mantık hem de vicdani yönden yanlış yapıyordum.

Kapının küflü dokusu az bir baskı uygulamamla açıldı. Ayaklarımı yere sürüyerek içeri girdim.

Kan, belki çırpınan minik bir beden, belki de daha fenası?

Boş bir depoydu ve içerisi olabildiğine eski eşya ile doluydu. Kullanılmayan çanak antenler, kırık dolap parçaları, birkaç torba kömür ve bolca küf kokusu. Binanın deposu da harabelikten üstüne düşen payı almıştı. Kolonların küflü demirleri açığa çıkmışken yer yer duvarlardan döşemeler dökülüyordu. Su da alıyordu belli ki, ayağımın altındaki nemin başka açıklaması olamazdı zira.

Dikkat ve endişe dolu hislerle içerde daha fazla ilerledim.

Birkaç sütun tutuyordu depoyu. Ortalardaki bir sütundan ise ağlama sesi geliyordu.

Yaşıyordu!

Koşarak sesin geldiği yöne gittim. Çocuk sırtını sütuna yaslamış bir şekilde ağlıyordu. Dizlerini karnına çekmiş, yüzünü de dizlerine bastırmıştı. Hemen yanına koşup dizlerimin üstüne çöktüm.

"Bir tanem?"

Gözyaşlarıyla bana baktı. Sonra yeniden yüzünü gömdü kollarına.

"Konuşmak ister misin?"

Başını sağa sola salladı.

Ona ulaşabilmek için belki de biraz dokunmam gerekiyordu. Yavaşça elimi uzattım ve minik koluna dokundum. Hemen kendini geri çekti.

ÖLÜMÜN KORKAK FEDAİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin