8. Bölüm "Ölümü tattığım gece"

8.1K 1.1K 2.2K
                                    




                                                                                                               M P G                                   🔲🔲🔲

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




M P G
🔲🔲🔲

Soğuk duvarların ürperti hissi nedir ki ölümün tek bir nefesi karşısında? Dimağları kurutan bir soğuktur onunki. Gerçi ona çok benzeyen bir his daha vardır ki, o da vicdanın kulakları sağır eden keskin çığlığıdır. Kaçınılması mümkün değilmişçesine, buna mecburmuşçasına.

Semih, siyah takım elbisesi ile uzun koridoru adımlarken, parlak rugan ayakkabısından çıkan tok sesi kulaklarına ulaşmıyordu. Çünkü ne zaman bu koridoru adımlasa mutlaka sonunda ağır bir acı çekiyordu. Esasen kendini bir köle gibi hissediyordu. Tüm azaları kelepçe altına alınmış bir köle. Yirmi sekiz yıllık hayatında bir kez olsun tam manasıyla özgürlüğüne kavuşamayan zavallı bir köle.

Sarı saçlarını havaya dikmesinin nedeni biraz sonra karşısına çıkacağı insana karşı tek dik duran şey olduğunu düşünmesiydi. Çünkü ne yaparsa yapsın bu insan bir şekilde onu eziyor ve yerin yedi kat altına acımasızca gömüyordu.

Üzerine tam oturan takım elbisesinin ceketini son kez düzeltti ve kravat takmamış olmanın verdiği huzursuzlukla gösterişli kapının önünde durdu. Altın kaplama gibi görünen bu devasa kapının ardında ne zehirli günleri geçmişti öyle. Annesinin gözlerinin önünde öldürülüşüne de nice pisliklere de burada şahit olmuştu. Şimdiyse bitmek tükenmek bilmeyen bir kuklayı oynuyordu.

Derin bir nefes alıp beklerken kapı yavaşça açıldı. Saygıyla selam verip içeri buyur eden kişi Tamer'den başkası değildi. Tamer demiyordu Semih ona. Genelde abilik yaptığı için abi diyordu ama olabildiğine yaşlı bir adamdı. Semih bir felakete adım adım yaklaşıyormuşçasına ifadesizce Tamer'in gözlerine baktı. Yaşlı adam bir şey demeden, makam sandalyesinde oturan kişiye doğru yürümesi için yönlendirdi.

Ortalık duman altı, zaten duvarlar bile tanık olduklarına isyan edercesine bir pisliğin yuvası gibiydi. Genç adam yutkundu ve ne tür bir sual için burada olduğunu düşündü. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar hallederken ne gibi bir pürüz çıkmış olabilirdi ki?

Yürüdü. Attığı her adım daha fazla belirsizlik içerse de yürümekten bir an olsun geri durmadı.

Nihayet her zaman durduğu noktaya geldiğinde ellerini önünde bağladı ve başını hafif yere eğdi. Kurbanlık koyun gibi başına gelecek türlü maceralar için bekleyişe başlamıştı.

Önünde durduğu kişi sandalyesinde oturmuyor yerden başlayan pencereden dışarıyı izliyordu. Elinde dayandığı bastonu ile birkaç defa yere sinirle vurdu sonra da Semih'e doğru yürümeye başladı.

"Tüm bir koridorda öyle bir koku var ki," dedi yaşlı adam. Yüzündeki nefret ifadesi asla sönmek bilmeyen bir ateşin isi gibi kakaraydı.

"Mide bulandırıcı, tiksinç, nefret edilesi ve zavallıca."

ÖLÜMÜN KORKAK FEDAİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin