13. Bölüm "Özgür ruh"

5.5K 830 1.8K
                                    

                                M P G                                🔲🔲🔲

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






M P G
🔲🔲🔲

Bir keresinde annem "Senin annen olarak dünyaya gönderildiğim için mutluyum," demişti.

O zamanlar bunun ne anlam ifade ettiğini anlayamamıştım ama büyüdükçe ve içimdeki ben olgunlaştıkça geriye gitti zihnim.

O, ilk yaratıldığında ruhlarımızın hep birlikte olduğu zamana gitti. Henüz kimse ete kemiğe bürünmediği zaman, sadece ruhtan ibaretken ve hep duyduğumuz ismiyle ruhlar alemindeykenki halimiz. İşte o zaman düşündüm ki aslında tüm insanlar, hepimiz aynı anda ruhlar alemindeydik değil mi? Yani annem benim annem olarak takdir olunmasaydı kızım da olabilirdi? Belki kuşaklar sonraki torunu olurdum, belki de yabancı bambaşka biri...

O zamandan beri karşılaştığım her insanın benim ezelde takdir olunan kaderime ortak bir ruh olduğunu düşünürüm.

Yaşamamam gerekti diye bir şey yok o halde. Yaşanması gerekiyordu. Bu insan neden hayatımda diye bir şey yok o halde. O insan hayatımda olmak zorunda. Ruhlar aleminde eşleştirildiğimiz, birlikte ortak yaşama ayarlandığımız insanlarla dünya üzerinde karşılaşıyoruz.

Kimi ailemizden biri oluyor, kimi canımızı alacak bir hasım.

Kimsenin rolü belli olmasa da tamamen yabancı diyebilir miyiz?

Aklıma gelen Batı ile ruhlar alemindeyken de tanışıklığımızı düşünüyorum.

Bir bedene bürünmeden önce görüştüğümüz o anlar nasıldı ki? O yine içinde ayrı bir dünyanın varlığı bulunan, naif ve kibar bir ruh muydu?
Tek başına mıydı orada da? Yapayalnız etrafını inceleyip sakince dünyaya gönderileceği zamanı mı beklerdi? Hüzünlü müydü yoksa içten içe? Dünyaya gönderildiğinde neler yaşayacağını sezip, ta o zaman içini hüzünle çeken bir zavallıya mı dönüşmüştü?

Onu düşündükçe onunla tanıştığım anı da düşünmeye çalıştım. İlk kez gördüğüm anı hatırlayamıyorum. Ona dair kesik kesik hatıralara tutunuyorum sadece. Kimi can yakıcı, kimiyse tatlı bir umut bahşedici. Silinebilirdi. Tamamen yok olabilirdi. Ama hiçbir yere gitmedi. Zihnimin bir köşesinde kendisine ait olan mekanı korudu ve tıpkı bir anka gibi ölü bir bedenden yeniden var olmasını bildi.

Her şekilde zihnimde özgür bir ruh olma çabası veren biri Batı var. Onu çeken ve acımasızca sağa sola sündüren budaklardan kurtulup özgürce güneşe ulaşmaya çalışan bir dal. Çiçekleri içine doğru açan, dışarı kupkuru bir resim sunan şefkatli bir dal...

"Hepinize merhaba ölüm meleklerim..."

Yattığım yerde gözlerimi yavaşça aralayıp sesin geldiği yöne doğru baktım. Genişçe bir perdeye yansıtılmış görüntüde Batı tekli kanepesinde oturmuş, kendinden geçmişçesine kan içinde kalan bileklerini kesmeye devam ediyordu.

ÖLÜMÜN KORKAK FEDAİSİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin