M P G
🔲🔲🔲KENDİNİ BULMA SANATI / 37. Sayfa
Çoğu kez yanılsamalarla gerçekleri karıştırırız. Olması gerekenle, olmuş olanı birbirine giydirir belki de zihnimizde olmasını istediğimiz şekliyle çeviriveririz. Sokakta birini görür beğenir, onun kaderimiz olduğunu düşünürüz. Beğendik ya, bu bir kader diye yanılsarız. Olmayınca küser, kaderimiz neden olması gerektiği gibi gitmiyor diye ümit denilen tomurcuğu tek hamle de parçalara ayırırız. Oysaki kaderde o yoktu. Onu görmek ve sevmek vardı ama o yoktu. O. Yoktu. Şimdi, yanılsamalarla gerçekleri ayırt etme vakti. Şimdi, kadere küsme değil, gerçek kaderi görme vakti. Şimdi...
Şimdi, yanılsamaların değil, gerçeklerin vakti.🔲🔲🔲
Gecenin o yalnızlık aşılayan sessiz saatlerinde tek başına oturup derin düşüncelere dalan biri vardı. Esasen ne düşündüğünü kendi de bilmiyordu ama gözleri aynı noktaya saatlerdir takılı kalmıştı adeta. Arada bir yutkunup yaşam belirtisi göstermesinin dışında hiç hareket ettiği söylenemezdi. Uzunca içine çektiği havanın tüm bedeninde yayılmasına izin verirken tüm bu zaman içinde hangi noktadan başlayıp, tam olarak nereye geldiğini düşündü. Bu belki de bir başına sessizce yapacağı son içsel düşüncelerden biriydi.
Koğuşun tek penceresinden dışarıdaki Ayı seyreden Batı, elindeki kitabın cildini bazı kere sıkıyor ve bunun farkına pek varamıyordu. Herkesin uykuya teslim olduğu bu dakikalarda Batı'yı izleyen biri vardı. Belki de tıpkı onun gibi derin düşüncelere dalan biri...
Sessizce yattığı yerden kalkan Servet, gıcırdayan ranzasına aldırmadan Batı'ya doğru yürümeye başladı. Adımlarını sessiz atıyordu ancak tüm gücüyle ses de çıkarsa bu insanın onu duymayacağını biliyordu. Engin düşünce denizinde kaybolmuş ve kendini arar gibi bir hali vardı. Bazı geceler hep böyle olurdu Batı. Ancak bu seferki çok daha farklıydı. Bakışlarında bir mana vardı. Kaşları arada bir çatılıp düşüncesinde tartışıyordu bir şeylerle. Belki de bir şeyelere galip gelmeye çalışıyor, çaresiz kalıp eziliyor, bazı kere de dişlerini sıkıyordu. Ondan bizzat dinlemedikçe ne düşündüğünü anlamak mümkün olamazdı. Bunu bir sene içinde Servet çok güzel anlamıştı.
Yavaşça yanındaki tabureyi çekip oturduğunda elindeki tespihi çekmeye devam etti. Bakışları genç adamdayken sessizce boğazını temizledi.
Normalde yapmadığı bir hızla bakışlarını yaşlı adama çevirdi Batı. Evet düşünüyor ve düşüncelere dalıyordu ama eskisi gibi değildi. Kendindeydi. Bitkin değil, tazelenmiş bir haldeydi. Ümitsiz değil, ümit vakitlerinden birine denk gelmişçesine parlıyordu gözleri.
"Gecenin girdabında yol tutan gurebalar gibi ne yaparsın evlat?"
Bakışları yavaşça pencereye çevrildi Batı'nın. Onunla böylesine yakından ilgilenen bu yaşlı adamı artık geçiştirmek ya da yüzeysel davranmak istemiyordu. Düşüncelerini paylaşmayı yeğledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMÜN KORKAK FEDAİSİ
Teen FictionPsikolog olan Hande kendine zarar veren bir genç ile tanışır. Psikolojik sorunları olan genç, Hande'yi çok etkiler. Hande, Türkiye'nin dört bir yanından gelen psikologları bünyesinde barındıran özel bir kurumda çalışmaktadır. Kurum, günümüz hastalı...