Bölüm 16

212 25 4
                                    

Eunjung

Sıcak dudaklarını dudaklarımdan ayırdığında derin bir nefes alip kendime gelmeyi bekledim. Fakat hala sicak nefesini yuzume verdiğinden bu çok ama çok zordu. Yavasca gozlerimi araladim ve bir kac santim ötemde duran gozlerine baktım. Sessizce bana bakiyor ve sanirim vereceğim tepkiyi bekliyordu. Ne bekliyon salak, biraz once sana karsi ciktim mi hayir. Ustume karşılık da verdim yani galiba verdim. O ara anlayamadım ki hicbirsey. Cok kisa gibi geldi zaten. Himm yani şey, neyse!

"Yine yaptın. " Kaşlarımı catmıştım. Ellerimi duvardan cekip kendi önüne siper etti.

"Ama bu sefer farklıydı. Öpüp kacmadim ve sen de karsilik verdin." Bogazimi temizledim.

"Ne olmuş yani? Bu benim cevap verme seklimdi." Gozlerini kırpıştırdı.

"Ne cevabı? " Derin bir nefes aldım.

"Hala sevgilim olmak istiyorsan... kabul ediyorum."

"Ne yani olacak misin?" Başımı salladım. Yeniden yüzünü bana dogru yaklastirmaya başladığında iki elimle agzimi kapadim. Kendini geri cekip saskinca bir ellerime bir gozlerime bakti.

"Şey... biraz yavaş gidelim." Başını sallayıp gülümsedi. Karşı koyamayarak ben de gulumsedim ve ellerimi agzimdan çekip serbest bıraktım. Başımı iki yana salladım.

"Ama bir sartim var!" Gülümsedi ve ellerime uzandi.

"Neymis?"

"Kimse bilmesin." Anlamaz gözlerle bana bakarken gulumsemesinin yuzunden silindigini farkettim.

"N-neden böyle bir şey istiyorsun ki?" Derin bir nefes aldım. Hah işte böyle olursun, bana hic bulasmayacaktin çocuk! Omuzlarımı silktim.

"Işine gelirse?" Onu ittirip geçeceğim sırada kolumu uzatıp gecmemi engelledi.

"Gelir! Isime gelir. Ne dersen kabul!" Yaklaşıp burnunu yanağıma yasladi.

"Çıkışta ne yapmak istersin sevgilim? "

***

Jihyun

Neden sinirlendigimi anlayamıyordum. Arkadasca çay ve simit getirmiş işte kıza. Ozur dilemek icin yani. Neden boyle tuhaf hissediyorum ki? Ben sanırım... kiskaniyorum ya. Off tuhaf bir duygu gerçekten. Icim dugumleniyor böyle gozlerim dönüyor. Şimdi gidip o kızın saçlarına yapisiverecegim. Bak nasıl da sırıtıyor?

Öfkeyle ayağa kalktim ve sınıfın çıkışına doğru yürümeye başladım. Kendi kendime büyütüyorum biliyorum. Yani bir kere sinemaya gittik diye ne olabilirdi ki aramızda? Ne yani cocuk arkadaslariyla da mi konuşmasın gulusmesin. Hem beni ilgilendiren bir durum yok ki ortada. Disariya çıkıp alt koridora indim. Tabi ki boştu.

Bir sene once bu koridorda tuhaf olaylar olmustu ve bu kattaki siniflarin hepsi bostu. Ne oldugunu bilmiyordum hatta dedikodu kraliçesi kankam Eunjung bile bilmiyordu. Tek bilinen şu sıralar bu katın bir depo olarak kullanildigiydi. Yalniz kalmak istediğimden bu kata inmiştim, biraz kafa dinlemek işime gelirdi. İç çekerek sivi sabun bidonlarinin uzerine ortulmus naylonu cektim ve yere serdim. Kendimi naylonun uzerine atıp sırtımı duvara yasladigimda derin bir nefes aldım.

İşte şimdi yalnız hissediyordum. Gercekten yalnız...

***

Gikwang

Jihyunun aniden kalkip sınıfı terkettigini gordugumde ben de yerimden firladim ve siniftan ciktim. Sınıf kapısından çıkarken az daha Herayı eziyordum. Ozur dileyip onume dondugumde Jihyun çoktan kaybolmustu. Oflayarak merdivenlere dogru yürüdüm. Ust kata cikmak icin adim attigimda vazgecip asagiya inen merdivenlere yoneldim. Bunun bir sebebi de asagidan gelen hışırtılardı.

Aşağıya indigimde Jihyunun bir naylon uzerine oturmus düşündüğünü gördüm. Bu kız...sanirim Chunjiden hoslaniyordu. Ayni Jieun gibi. Oflayarak gidip yanina oturdum. Basini kaldirip bana baktiginda sanki ne yaptigimi sorguluyor gibiydi.

"Burasi güzelmiş. Kafa dinlemek icin ideal." Basini salladi. "Tuhaf hissediyorum." Bu sefer bakislari gozlerimdeydi. Devam etmemi istiyordu. Derin bir nefes aldim. "Jieunla Chunjiyi oyle gördüğümde." Basini omzuma dayadı.

"Ben de." Gülümsedim. Görebiliyordum, tuhaf hissediyorsun. Youngjaeden hoslandigini saniyordum, o zaman neden Chunjiyle Jieunu oyle gordugunde tuhaf hissediyorsun ki? Bu tuhaf hissin adi ne? Kıskançlık? Ne yani ben Jieunu kiskaniyor muyum? Neden kiskanayim ki? Yoksa... hoslaniyor muyum?

***

Jieun

Chunjinin sözlerinden sonra istemsizce yerime yayıldım. Elimi dumanı tuten çaya dogru uzattım.

"Ben de ozur dilerim ya. O gece fazla sert çıktım ben. Yani bosunaydi ya sonucta sana oyle davranabilecek biri degilim." Önümdeki sıraya bana dogru bakacak şekilde oturdu ve gülümsedi.

"Ne demek ya. Tabi ki karisabilirsin." Yüz ifadesi ve ses tonu kalp atışımı daha da hızlanırken derin bir nefes alıp yutkundum.

"Tamam." Evet sadece tamam diyebildim. Malim çünkü ben. Eski sevgilim hatta beni hatırlamayan eski sevgilim bana benim hayatima karisabilirsin diyor, benim tek yaptigim basimi sallayip tamam demek.

Sertce yutkunup baska yonlere bakmaya calistim. O ara gozume kapıdan çıkan Jihyun ve hemen onun arkasından yerinden firlayan Gikwang takıldı. Ne oluyor ki? Neden Kwang Jihyunu takip eder? Ne gibi bir ortak noktaları var ki? Yok ya yanlış anlamisimdir ben. Denk gelmistir ayni anda cikmislardir siniftan. Öyledir öyledir. Sıkıntıyla nefesimi verip önüme dusen saclarimi arkaya doğru ittirdim. Merak ediyorum iste!

Yeniden Chunjiye döndüğümde bir kapıya bir bana baktığını farkettim. Alnini kaşıyıp gülümsedi. Tuhaf bir şey olmadı değil mi çünkü nedense Chunji biraz farkli bakiyor gibi. Farklı... biraz onceye göre daha mesafeli gibi sanki...

BÖLÜM SONU

Sen de beni bırakırsan...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin