17. bölüm

1.8K 105 46
                                    

keyifli okumalar

İlerlediğim koridordan sola dönüp  odamın kapısında durdum. Anahtarı yerleştirip sağa doğru çevirdiğim de açıldığını belli eden ses ile kapı kolunu itip içeri girdim. Girişteki ufak dolap üzerine çantamı ve anahtarımı gelişi güzel firlattığım da kendini belli eden muhteşem kokunun kime ait olduğunu tahmin etmek zor değildi.

Aylardır azalmak yerine günden güne büyüyen özlemimin tek yatıştırıcısı nadiren Mervan'ın misafir olduğu rüyalarımdı... Gün içinde yorulan bedenimin, geceleri sırf O'nu rüyamda görme umuduyla uyumasına izin veriyordum.

Yaşanan herşeyin sadece rüyadan ibaret olacağını bile bile...

Birkaç adım atıp yatağın bulunduğu kısma geldiğimde yine siyahlara bürünmüş vaziyette beni bekliyordu. Belki de onun hiç farklı renkler içerisinde görmediğim için hayallerim de de siyahtı. Yine o lanet maskesi yüzündeydi sadece dudaklarını görmeme ve tatmama izin veriyordu.

Kalbimin atışı şimdiden ritmini değiştirmeye başlamıştı. 
Kara gözlerindeki bulutlara aşinaydım. Onun bakışları aylardır hüzünlüydü...

Tıpkı en son gördüğümde ki gibi...

Gözlerinde gizlemediği özlemini hissetmek, paha biçilemez hazineler kadar kıymetliydi.

İçten ve saf duyguları dokunulabilecek  kadar yoğundu.

Karşımda öylece durup  bakıyordu... Ve yine susuyordu. Konuşmadan bile ne kadar özlediğini anlatmayı başarabiliyordu. Ellerini tutmam için uzattığın da tereddüt etmeden bende elimi uzattım. Kemikli parmakları arasında sardığı ellerimi kendine çekerek bedenlerimizin birbirine temasını sağladı.

Başını boynuma gömdüğün de gözlerim hissettiğim mutluluğun yoğunluğuyla kapandı. Kokumu içine çekerken bende göğsüne başımı yaslayıp içinde bulunduğum muhteşem anın tadını çıkartıyordum.

Bu muhteşem buluşma bir yandan mutluluk diğer yandan ise biteceğini bilme korkusu getiriyordu...

Nefesinin an bean hızlanmasını farketmek içimde ufak bir kıvılcım çıkarmıştı bile. Ve bu kıvılcım kuru bir ormana düşen cam parçası gibiydi. Yavaş yavaş ısınıp yeterli sıcaklığa ulaştığında koca bir ormanı yakıp küle döndürecek cinsten...

Boynum da ki ılık nefesini yumuşak dudaklarının tatlı dokunuşuyla süslediğin de bedenimin ne kadar arzu yüklü olduğunu farkettim. Dudaklarının ufacık bir dokunuşu bile baştan çıkarıcı geliyordu.

Hâlbuki daha öpmemişti bile...

Ellerim sert göğsüne tırmandığın da belime doladığı elleri sabırsızlıkla kalçalarıma indi.

Birbirimize sarmalanmış vaziyetteyken  yatağa doğru yönlendirmesine izin verdim. Tutuşu özlemini hissettirmek istercesine sıkıydı.

Kulağıma çarpan nefesi ve soluk alışları ondan duyabildiğim tek sesti. Yinede bu yetiyordu. Şimdilik...

"Özledim seni..." Dedim cevap alamayacağımın bilincinde olarak. Çeneme kondurduğu ufacık öpücüğü ise cevap olarak gördüm.
Bu öpücük 'bende seni özledim' demenin farklı biçimiydi.

İnce bluzumun eteğini yukarı çekiştirdiğin de ellerimi kaldırarak üzerimdeki fazlalıklar dan kurtarmasına yardım ettim. Aceleci parmakları eteğimin fermuarmı aşağı sıyırdığın da, bende arsızca gömleğinin düğmelerini açıyordum.

İlahi bir güç direktif veriyor, bense sorgusuz sualsiz verilen emirlere uyuyor gibiydim.
Onu istiyordum...

Saniyeler içerisinde çırılçıplak kalan bedenim, sanki bir büyünün tesirine girmiş gibi mantığım dan bağımsız hareket ediyordu.

Asi Tutsak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin