41. bölüm

105 10 18
                                    

Keyifli okumalar

Gecenin karanlığı karısının bedenini gölgelerken izledi. Kadının beyaz solgun tenine dokunmak istedi, okadar narin ve hassas görünüyor du ki.. Pembe dudaklarına dudaklarını yaklaştırdı. Kadının aralı dudaklarından çıkacak sıcak nefesin tenini okşayışını gözlerini zevkle kapatarak hissetti.
Yastığa dağılan saçlarını parmakları arasına alıp okşarken gözlerinden bir damla yaş süzüldü ve bir damla daha...

Karısının ölümünü izleyen bir ölüm mahkumuydu Onur.
Yatağında tüm masumiyetiyle uyuyan kadını göz yaşları ile i olduğunu zleyen adam tükenmenin ne demek iliklerine kadar yaşıyordu.
Tükeniyor, acı çekiyor ve buna rağmen ayakta durmak zorunda olduğunu biliyordu.

Sahi, en son ne zaman böyle darmadağın olmuştu?
Elçin'e işkence ederken mi? Hayır.
O zamanlarda bile içinde sevdiği kadını Seyfo'nun elinden kurtarma umudu vardı.

Şimdi ise savaşması gereken kişinin Seyfo değil de Elçin olması yenileceği düşüncesine itiyordu.
Uyuyan karısının boynuna yaklaşıp yavaşça kokusunu ciğerlerine hapsederken mırıldandı. 

'Dünyaya karşı gelebilirim ama senin bir bakışına yenik düşerim.'

§§★§

Sabah olana dek karısını izledi... Uyumak mı? Bunu yapmadı. Gözleri uyumak değil sadece karısını görmek istiyordu... Bedeni yumuşak bir yatağa uzanmayı tercih edebilirdi lakin Onur bedeninin ihtiyaçlarını göz ardı etti.
Yemek bile yemeyi düşünemeyecek haldeydi.

Sabah olduğunda sessizdi. Aklı karmaşık kalbi ise kaybetme korkusuyla yorgun haldeydi. Havanın soğuk dokunuşu bedenini yalayıp geçerken ruhunu yakan acı bir zırh gibi üzerini sarmış, soğuk havayı hissedemez hale sokmuştu. Gece boyunca karısının solgun yüzünü izlemiş, kesik nefeslerini soluyarak ağlamıştı.

Uyuyan karısının karnında parmaklarını gezdirip okşarken Elçin'in pembe dudaklarını öpmemek için kendini zor zapt ediyordu.
Herkese çelik gibi sağlam olan iradesi, karısına karşı pamuk ipliği gibi zayıftı.

Elçin'i odaya hapsetmiş birde üstüne zincire vurmuştu. Gerçi o zincir kendisini kontrol edebilmek içindi. Elçin kendisine yaklaşırsa dahası dokunursa karısının karşısında ağlaması an meselesiydi.

Kaç saattir oturduğu bahçe sandalyesiyle adeta bütünleşmişti.
İlay, Ercüment ve Kardelen'in, Elçin ile konuşmasına izin vermişti. İlay, Elçin'in eninde sonunda doğru kararı vereceğini söylese de içi rahatlayamadı.

"Lan oğlum manyak mısın buz gibi havada tünemişsin ağaçların arasına." Affan'ın sesini duyduğunda boşlukta olan zihnini toparladı.

"Hava soğuk mu?" Kendi kendine sorgularken gök yüzünü kaplayan kara bulutları ilk defa görmüş gibi inceledi.

"Durum tahminimden de vahim desene." Affan ilk başta sakin olan sesi Onur'un halini görünce ciddiyet bürüdü.
Onur perişan halinin nedenini açıkladığında aynı vicdan muhasebesi Affan'ın yüreğine de uğradı. Bütün bu olanlarda kendi payını göz ardı etmesi mümkün değildi.
İçinde gizli bir köşede pişmanlık aradı.  Hayır yoktu. Pişman değildi.
Daha önce arkadaşını şehit vermiş bir asker olarak bu konuya gerekli hassasiyeti göstermesi mümkün olamazdı.

"Ben konuşayım ama sende şu halini düzelt. Bu ne amına koyim, mor gözlü zombiye dönmüşsün. Kaç gecedir uyumadın sen? Hem Elçin mantığını kaybetmiş bir kadın değil." Affan'ın başladığı sözü Onur umutsuzca devam ettirdi.

Asi Tutsak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin