22. bölüm

1.8K 97 139
                                    

Keyifli okumalar

Bacaklarım ve eklemlerim de boy gösteren o lanet sızlamaları her adımda hissediyor olmak neden şirkete geldiğimi sorgulamama sebep olsa da şirkete geldiğim için pişman değildim. Elbette bir günüm daha vardı fakat babamın şehir dışına çıkması benim erken dönüş biletim oldu. Gerçi Onur'un pek hoşuna gitmemişti fakat benim rahat bir nefes almam için fırsattı.

Her an Onur ile yan yana olmak kulağa hoş geliyor fakat üzerimde kurmaya çalıştığı baskıyla farkında olmadan bunaltıyordu. 

Yediğim lokmaların dahi çetelesini tutuyor ısrarla bebek gibi beni beslemek istiyordu. 

Her dakika dokunup temas halinde olması ise hoşuma gitmesinin yanında rahatsızlık vericiydi. Son damlayı taşıran şeyse sızlayan bacaklarıma masaj yapacak olmasıydı. Normal gibi görünüyor olsa da bu masaj sırasında tamamen soyunmamı istemesini normal karşılayamazdım.

Adam resmen 26 yıllık birikimini benim üzerimden atmak istiyordu. 

Asansör odamın bulunduğu katta durduğun da iki yana açılan kapıdan yavaş adımlarla ilerledim. 

Geniş koridor dan geçerken Ezgi'nin odasına baktığımda ilk dikkatimi çeken şey Yeşim hanımın incelemesi gereken dosyaların Ezgi'nin  masasın da durmasıydı. Adımlarım bir saniyelik duraksadı. 'Acaba yanlış hatırlıyor olabilir miyim' diye düşündüm fakat bu ihtimali aklımda çabuk eledim. Asla verdiğim görevleri unutmazdım.

Yeşim babamın benim şirketimden haberdar olmak najsadıyla çalıştırdığı asistanıydı. Elle tutulur hiçbir görevi olmadığı için ıvır zıvır denilecek belgeleri incelemesini istiyordum. Ezgi ise şirkette benden sonra sözü geçen tek kişiydi. Bu yalnız arkadaş olmamız sebebiyle değil, bilgi ve tecrübesi sayesinde kazandığı bir başarıydı. 

Düşünceli halde ilerleyeceğim sırada gözlerimi dosyalardan kaldırdığım an şok etkisi yaratan mansara,
Ezgi'nin elinde ki kahve fincanını masasında arsız bir ifadeyle oturan Yeşim orospusuna ikram etmesiydi. 

Gördüklerim bir yanılgıdan ibaret olmalıydı.  Zira bunun başka bir açıklaması pek mümkün değildi.

Sadece bir gün ortalıkta yoktum ne değişmiş olabilir ki?

İnsanları gözetlemek gibi çirkin huylarım elbette yoktu, lakin durum garipsenmeyecek gibi değildi.

Ve şuan için onları gözetleme hakkını kendimde bulmama sebep olacak haklı nedenlerim mevcuttu. 

Ezgi hala ayakta dikilirken, Yeşim'in suratındaki iğrenç bulduğum sırıtmasıyla verdiği talimatları dinledim. 
Yelloz! 

Ezgi'ye uzattığı dosyaları çabuk bitirmesi gerektiğini söylüyor birde kahvesinin neden soğuk geldiği konusunda hesap soruyordu. 
Kötü bir tiyatro sahnesi gibiydi!

Tahammül sınırlarımı aşan konuşmaya Ezgi'nin karşı gelmesini bekliyordum lakin o sakinlikle ve gözlerinde ki hüzünlü bakışıya sadece onaylamaktan öteye geçmiyordu. 

Yeterince ve hatta fazlasıyla tepkisiz kaldığımı farkedip sakinleşmeye çabalamadan birkaç adımla aralı vaziyette duran kapıyı kabaca itekleyip ikisininde şaşkın bakışlarını üzerime topladım. 

"Ezgi hanım ne zamandan beri göreviniz Yeşim hanımın kahve servisini yapmak oldu?" Sesimi olması gerekenden sert tonda tuttuğumu Ezgi'nin irkilmesiyle daha net farketsem de bu şuan için umurumda değildi. 

"İki gün daha şirkete gelmeyeceğinizi sanıyordum?" Yeşim'in sorudan çok sözlerinde gördüğüm şaşkınlığa öfkeyle karşılık verdim.

"Yani!" Duruşunu düzeltti.

Asi Tutsak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin