8. bölüm

1.8K 124 106
                                    

Bölüm içerisinde geçen sigara içme kısımları olacak arkadaşlar. Her insanın kusurları olabileceğini unutmayalım. Fakat bunlar örnek alınmamalı. Sigara gerçekten kötü bir alışkanlık.
Uzun lafın kısası hiç başlamayın arkadaşlar. 

Keyifli okumalar

Sonsuz bir karanlığın içindeydim sanki. Hareket etmek istediğimde vücudumu kontrol edemediğimi farkettim. Günlerdir doğru düzgün uyuyamamanın verdiği halsizlikten olsa gerekti, belki de gördüğüm işkenceden. Sesimi çıkartamak istediğimde sadace bir inilti duyulmuştu ve bu çatallaşmış zavallı sesin bana ait olduğundan bile emin olamadım.

Omuzlarımda yeni hissettiğim hayalet dokunuşlarla gözlerimi açmayı denedim. Varla yok arası yumuşak temas rüya ile gerçek arasında  ince bir çizgideydi sanki.

"Lütfen. Herkimsen dokunma bana." Diye mırıldandım.

Uyanmak istedim... Fakat vücudum emrime iteat etmiyordu. 
Sebebi kirpik diplerim de bile yoğun olarak varlığını hissettiren yorgunluktu sanırsam.

Zihnimdeki bulanıklık her geçen saniye kaybolurken bedenimde dolaşan parmakların varlığını zihnim tekrar sorguladı.
Tekrar konuşmak için kendimi zorlarken herşeyin gerçekliğinden emin değildim.

"Canım yanıyor, dokunma..." Göz kapaklarım birbirine zamkla yapışmış gibiydi. Yorgun bir soluk verdim.

Sıcacık parmaklar önce omuzlarımda, sonrasında acıyla  kavurulan sırtımda gezindi. Dolaştığı yerlerde ise yağlı bir his bırakıyordu. Burnumdan içeri dolan keskin kokuyu duyumsamamak mümkün değildi. Biri sırtıma ilaç sürüyor diye tahminde bulundum.

İyi de kim benim yaralama merhem sürer ki?

Annem mi?

Abim mi?

Tabi yaa! Ben kesin öldüm! Tabi, bunun başka bir açıklaması olamazdı zaten. 
Ölmek bu kadar kolay mıydı yani?
En son karanlığın içine yuvarlandığımı hatırlıyordum, sonrası ise tamamen boşluktu.

Tekrar bel oyuntumda varlığını gösteren eller orada oyalanırken kesik bir iççekiş hissettim, ardından yanağımdaki sıcaklığı.

Hassiktir!

Bana birisi dokunuyor!

Hatta okşuyor!

Demek ki hala ölmedim! Lanet olsun sevinmem mi yoksa paniklemem mi gerekiyor?

Boynumda başlayıp omuzlarıma ulaşan eller sırtımın kesilen her yerini dolaşmaya devam ediyordu. Dokunduğu yerlerde bıraktığı ıslak izlerin yerinde oluşan ürperti ise acı vericiydi.

"Dokunma. Acıyor." Tekrar konuştuğumda aldığım tek cevap sessizlik oldu.

Hani yorgunken dayak yemiş gibiyim derler ya, hah ben aynen dayak yemiş gibiydim. Tabi bunu mecazen söylemeyi tercih ederdim.

Gözlerimi zar zor araladım, önce heryeri bulanık görüp hiçbir şeyi seçemesemde, birkaç saniyenin ardından gözlerim karanlığa alıştı. 
Ve ben karanlığın içindeki karanlığı gördüm. Bunu da mecazen söylemiyorum, nereden geldiği bile belli olmayan ay ışığının aydınlatmakta zorlandığı odada, her zamanki gibi siyahlara bürünmüş bir adet Mervan, vardı.

Yaralama merhem süren Mervan...

Bana dokunan Mervan...

Gözleri gözlerimle buluştuğunda kıpırdamadım. Dikkatimi çeken şeyse Mervan'ın bu kez giydiği maskenin ağız kısmı açıktı. Yani dudaklarını görebiliyordum. Dolgun ve kırmızımsı... Kara gözleri uyandığımı hemen anlayıp gözlerimle saniyeler içinde buluştu.

Asi Tutsak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin