2. bölüm

2.8K 138 78
                                    

             ★Keyifli okumalar

Koşmaktan nefesim kesilmiş bir vaziyetteydi ve peşimdekiler hiçte pes etmeye niyeti görünmüyordu. E tabi ben cılız ve ödlek bir kadın olarak sarsak adımlarla koşarken arkamda 4-5 kişilik pislik ordusu vardı ve beni yakalamaları an meselesiydi.

Koşmaktan dizlerim sızlıyor, eklem yerlerim ise artık ısınmanın ötesine geçmiş adeta yanıyordu.
Ayaklarımda bir adım daha atacak derman kalmadığında kurtulamayacağımı düşündüm.

Her nefes ihtiyacımda vücuduma yetersiz gelen soluklar ciğerlerimi yakıyordu ve artık pes etmiş 'vurun ulan beni' demeyi düşünüyordum ki ilerideki hareketlilik dikkatimi çekti.
Göz ucuyla hayal meyal seçebildiğim birkaç kişi belki yardımcı olabilirler ya da peşimdeki pislikler etraftaki insanlardan dolayı zarar vermeyebilirler gibi ufacık bir umut o yöne koşmama sebep oldu. 

Bu ufak bir ihtimal olsa da denenmeye değerdi...

Giderek güçsüzleşen bacaklarım isyan edercesine titreyip yavaşlasada yaklaştığım birkaç kişinin dikkatini çekmeyi  başarmış olmalıydım ki bize doğru dönmüşlerdi.

Bir anlık dalgınlığım ile yavaşlamıştım ki  kolumun tutulup yere doğru itilmesi bir oldu ve kendimi yerde buluverdim. 
Kalçam düşmemin etkisiyle sızlarken ellerim ile dizlerimi ovuşturdum.

Hala düzensiz olan soluklarımı kontrol etmeye çabalarken üzerimdeki şaşkın bakışların sahiplerini inceledim. 
El ele tutuşan genç bir çift, elindeki telefonu sıkı sıkıya tutan bir adam, sakin ve ağladığı her halinden belli bir kadın...
Kabul etmeliyim ki hiçbiri güçlü görünmüyordu.

Şimdi sıçtım!

Üzerimde gezinen bakışları ardıma yöneldiğin de gözlerindeki şaşkınlık yerini an be an korkuya bıraktı.

"Bu kadar kovalamaca yeter ulan!" Diye gürleyen iğrenç sesin sahibini görmek için arkamı döndüğümde korkudan adeta pörtleyen gözlerin sebebinin, üzerime doğrultulan silah olduğunu anlamış oldum.

Namlunun ucunda ben(!) tetiği çekmek için hazırda bekleyen ise muhtemelen 50 yaşlarında bir ihtiyardı.
Uzamaya başlayan saçlarında ve saçlarıyla yarışa çıkmış gibi kendini gösteren sakalların da büyük ölçüde beyazlar bulunuyordu. 
Arkasında hazırda bekleyen üç kişi bulunuyordu. 
Birine ise insan demek pek mümkün diyemezdim zira kendileri insan denilemeyecek kadar iriydi!

Suratındaki şeytani ifade ise iyi şeyler düşünmediğini belli eden cinstendi. 
Sinsice sırıtmaya başladığında gözlerimi kıstım, bu iyi birşey değildi sanırsam.

"Argeş!" Diye seslendiğin de arkasında bulunan iri çam yarması kılıklı herif bir adım öne çıktı.

"Buyur abi. Ne yapalım?"

Ne yapacaklarını az çok tahmin ediyordum. Bizi gözlerini bile kırpmadan öldürüp denize atacaklardı! 
Benim yanlarına koşmam ise teorik olarak dört kişiyi ölüme sürüklediğim anlamına geliyordu. 

Aferin bana ve tabi sikilesi yön duyguma!

"Bizimle geliyorlar!" Diyen ihtiyarın sesi aklımdaki senaryoyu bertaraf etti.

Bizi nereye götürecekler? Ve neden?

"Anlamadım abi, nereye gelecekler?" İri herifte en az benim kadar şaşkın ve gergin görünüyordu. 
İhtiyar açıklamak yerine öfkeli bir soluk alıp ardından bet sesini tekrar yükseltti.

"Ne zamandan beri hesap sorar oldun Argeş?" Otoriter sesi beni bile korkutmuştu.

"Estağfurullah abi, hesap sormak ne haddime..." deyip kendince ihtiyar dan özür diledi. İhtiyar ise hiçbir şey duymamış gibi arkasını dönüp yanımızdan ayrılırken hala akıbetimizin ne olacağını düşünüyordum.

Asi Tutsak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin