42. bölüm

116 10 19
                                    


Keyifli okumalar

Söylene söylene uçağa binen Rıfat elindeki telefonu kapatmadan önce tüm adamlarına her yeri didik didik aramaları konusunda bilmem kaçıncı defa komut verdi.

Afrika'ya gidiyordu ama aklı Türkiye'deydi.
Ezgi'yi araması gerekirken neden dünyanın bir ucuna gidiyordu ki?

Güya Afrika'ya gidecek olan ekibe rehberlik edecek, yardımcı olacaktı!
Eşlik ettiği adamlara hiçte yardımı dokunmuyordu.

'Elçin beni Ezgi'den uzaklaştırmak için elinden geleni yapıyor' diye düşündü.

Uçak nihayet havaalanına iniş yaptığında işin en zor kısmı bitmiş sayılıyordu. Yardım malzemelerini taşıyacak olan ekip çoktan hazırdı.
Rıfat yokculuğun bitmesiyle rahat bir soluk verdi, uzun yolculuklardan oldu olası nefret ederdi zaten.

"Buyurun Rıfat bey." Deyip arazi aracını işaret eden adamın peşi sıra giderken elindeki telefonu çıkarmaya devam ediyordu.

"Hiçbir boku beceremediniz." Adamlarından gelen olumsuz yanıtlarla homurdanırken terleyen alına yapışan birkaç tutam saçı eli ile geriye itti.

Havanın yakıcı sıcağı ruhu kadar alevli gelmiyordu. Hoş şuan bedeni terleyip sıcağa karşı tepki vermese havanın ısısını dahi hissedecek durumda değildi ya.

Araçlar konaklama bölgesinde durduğunda ilerideki çadırlara ve etrafında toplanan kalabalığa göz gezdirdi.
Yanına gelen adam Rıfat'ın ne kadar yorgun olduğunu tahmin ettiği için;

"Siz etrafı gezebilirsiniz, dinlenmek isterseniz de..." Eliyle en sondaki çadırı gösterip,

"...şu en sondaki çadıra geçebilirsiniz Rıfat bey. Bir isteğiniz yoksa ben işimin başına dönmeliyim. Elçin hanım eksiklerin belirlenmesi konusunda fazla titiz."

Adam Rıfat'ın sessizliğinin ardından ılımlı bir ifadeyle gülümsedi

"Umuyorum ki buradaki işimiz en fazla birkaç güne son bulacak." Adam Rıfat'ın gelmeye pek hevesli olmadığını gayet rahat anlamıştı.

Rıfat yorgunluğun verdiği huysuzlukla dışarıdan harabe gibi görünen çadıra girip uyumaya karar verdi. İçerisi hiç beklemediği kadar temizdi. Bir yatak, küçük tahta masa ve eski bir dolap vardı. Sırt çantasını kenara fırlatıp, yatağa uzandı. Burnuna dolan koku özlemini daha fazla arttırdı.

"Lanet olsun! Ezgi'de bu kokuyu kullanıyordu." Rıfat gözlerini sıkıca yumduğunda gözlerinden akan sıcaklığa engel olamadı.

Akmakta olan göz yaşını aceleyle sildi. Sanki birisi görecekmiş gibi çekiniyordu.

"Uykum bir kokuyla sikildi amına koyim!" Biraz önce yorgun olan bedeninde uyuyacak huzur kalmamıştı.
Son zamanlarda zaten geceleri birkaç saati geçmeyen uykuları yüzünden normalde huysuz olan adam daha agrasif bir herif olup çıkmıştı.

Dirseğiyle yataktan destek alıp doğruldu. Bu yatakta uyumaya devam edemezdi!
Seğiren göz kapakları ve titreyen ellerinin verdiği sinyali algılayıp çantasından suyunu ve ilacını aldı.

Düzensiz uyku, yetersiz beslenme, fazla yorgunluk gibi bir çok neden bedenine ağır gelmişti. Kolay değil 5 aydan fazla bir süredir Ezgi'ye ulaşmaya çalışıyor ve her girişimi başarısızlıkla son bulup sinir krizleri geçiriyordu.
Anksiyete bozukluğu vardı.

Doktoru ilaçlarını alıp moralini yüksek tutmasını tembihlemişti. Söylemesi kolay olsa da Rıfat Ezgi'den uzak olduğu zaman boyunca huzuru uykuda bile bulamıyordu ki.

Asi Tutsak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin