6. bölüm

1.9K 113 57
                                    

Keyifli okumalar

Bir hafta...

Koskoca bir hafta...

Hani şu içinde 7 gün olandan...

Hani şu 168 saatten oluşan...

Saniyeleri ise siktir edin. Umurum da bile değil!

Artık delirmek üzereyim. Tıpkı diğerleri gibi!

Karanlık odanın küf kokulu duvarları içimi çürütüyor ve ben bu kadar güçsüz olduğum için kendimden nefret ediyorum. Her boka çalışan aklım şu göt kadar yerden kurtulacak bir planlamaya kuramıyordu! Hoş, sadece plan kurmakla kurtulmamızın mümkün olmadığı da ortadaydı.

Dışarıda sayı olarak kaç kişi var bilmiyordum, fakat yemek saatlerinde sürekli olarak farklı kişilerin gelmesinden dışarının hayli kalabalık olduğunu söyleyebilirdim. Lakin çelimsiz olmaları sebebiyle güçsüz görünseler de hepsinin silahlı olması kaçış planı yapmamın bile gereksiz olduğunu düşündürüyordu.

Bulunduğumuz durumda ise bariz bir gariplik hissediyordum fakat bunun nedenini henüz çözebilmiş değildim.
Seyfo her gün dayak emiri vermeyi ritüel haline getirmişti şerefsiz.
Mervan ise Seyfo odada iken can acıtan darbelerini sırtıma indiriyor olsa da o psikopat kapıdan çıkar çıkmaz vuruşları varla yok arasına düşüyordu.

Yine de teröristlerin daha acımasız işkenceler yapması gerekirdi, değil mi?

Belki sadece benim saçma kuruntum olabilirdi fakat dayak yerken canımın  yanıp yanmadığını Seyfo bile önemsemiyordu sanki.

Şimdilik sadece kum torbası gibi antrenman yapma niyetiyle kullanılıyorum!...

Kesinlikle geleceğimizle ilgili planları korkunç olmalıydı. Yoksa sadece spor yapmak için bizi besliyor olamazlar ya!
Yediğim dayaklar tahmin ediyorum ki filmin sadece fragmanıydı. Gelecek olan fırtınanın habercisi gibi...

Argeş bazen sabah, bazen öğlen vakti geliyor içeri girmeden kapıdan Mervan ile bakışıyor ardından sebepsizce bana soğuk gözlerle bakıp gidiyordu...

ikisininde huzursuz olması ise dikkatimden kaçmıyordu doğrusu.
Gergin ve huzursuz...

Herhalde ilk öldürecekleri kişi bendim.

Gözlerim karanlığa alışmış olmakla beraber artık isyan ediyordu. Gün ışığına hasret kalmıştım.
Vücudumda iz görmeye tahammül edemediğim düşünülecek olursa bulunduğumuz karanlık ortam iyi bile sayılırdı. Bedenim de ki ufak sızlamaları hissedebiliyor fakat oluştuğuna emin olduğum çürük ve morlukları göremiyordum.

'Buna seviniyorsun yani öylemi
polyanna.' Diyen iç sesimin beni eziklemesi umurumda değil.

Diğer kötü olan şeyse ne zaman öleceğimizi bilememekti! Her kapı açıldığında acaba şimdimi öldürecekler diye kalbim götümde atıyordu.
Bu psikoloji ile nefes almak bile acı veriyordu. Belki sadece bu psikolojik baskıyı üzerimizde tutabilmek için göz dağı veriyorlardı. Bunun bizi daha tedirgin hale getirdiğinin farkındaydılar.

Diğer iyi olan gelişme ise küflü ekmek yemeye alışmıştık. En azından artık kimse şikayet etmiyordu.
Belli ki onlarda pes etmişti.

Gün batımı yaklaşırken her birimiz duvar dibine çökmüş karnımızı leziz(!) küflü ekmeklerle doyurmayı bekliyorduk. Ben zaten daimi köşemdeydim. Tam Mervan'ın karşısında hatta kutu gibi bir yer olduğu düşünülecek olursak nefes alış verişlerimizi hissedecek kadar yakındık.

Asi Tutsak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin