11. bölüm

2.2K 114 96
                                    

Not: uyuşturucu gerçekten zevk verici bir madde değildir. Hatta benim hayatta en çok korktuğum ve tiksindiğim şeydir. Lütfen örnek alınacak bir davranış olarak görmeyin. Birde bölüm sonuna doğru biraz arsız kısımlar olacak. Bilginiz olsun.
Sonra neden uyarmadın demeyin(gerçi kurgumun yetişkin içerikli olacağını belirtmiştim)
Bu arada uzun bir bölüm olacak çayınızı kahvenizi alın derim.

Bölüm ithafı; miyayyse

Keyifli okumalar

"İyi misin?" dedi Helin, endişeli olduğu gözlerinden okunuyordu. Onun ardından Emre,

"Çok canın yandı mı?" dedi. Evet anlamında başımı hafif aşağı yukarı salladım.

Nevrim döndü!

Titreyen bedenimi yattığım köşeden yığılmış çuval misali kaldıramıyordum. Mervan, beni bu rutubet yuvasına geri getirdiğinde köpeğin bile beğenip yemeyeceği küflü ekmeği elime tutuşturmuş, geniş yuvarlak ve biçimli kıçını dönüp karşımda ki sandalyesine geçmişti.

Karnımın guruldamasına engel olacak kadar doyurduktan sonra daha fazla yiyemedim. Miğdem açlığın ve küflü ekmeğin etkisiyle yanıyordu.

Helin yüzündeki üzgün ifadeyle yanıma iyice yaklaştı. Kollarımda ki yanıkların üzerinde elini dolaştırdığın da suratı sanki aynı acıyı zihninde canlandırdığı için olsa gerek buruştu.

"Kötü görünüyor. Çok acıyor olmalı?"

"Fazla değil. Hem geçti artık. Hiç acımıyor." dedim.

"Biliyor musun Açelya'yı götürdüler. Onu öldürmüşler midir?" derken gözleri dolu doluydu.

"Biliyorum, O'nu buradan çıkartacaklarını konuşurlarken duydum. En azından birimiz kurtuldu." dediğim anda Helin'in de mutluluğu gözlerine yansıdı.

"Nasıl yani?" dedi Emre.

"İnsafa geldiler herhalde. Sonuçta Açelya hamile bir kadın." Diyerek geçiştirmek istedim.

"O herif hiçte insafa gelecek gibi görünmüyordu." Oğuz'un sorgulayıcı tavırlarına takılmadım. Haklıydı... Argeş hiçte insaflı bir adama benzemiyordu. Duygularından arınmış gibiydi...

★★★

Neredeyse akşam oluyordu. Küçük tahta pencereden vuran varla yok arası gün ışığı giderek azalmıştı. Halimiz itten bile beter hatta tamamen berbattı.
İğrenç göründüğümüze emindim.

Eski musluktan akan belli belirsiz su ile ne kadar temizlenebilirsek okadar temizdik. Bu vaziyette kendimi turşu gibi hissetmem normal karşılanabilirdi.

Mervan ise... Beni görmüyordu sanki. Yokmuşum gibi davranması bir yandan daha da iyiydi aslında. Yine de gözlerini gözlerimden kaçırması hoşuma gitmiyordu. İkilemde kalmıştım.

Resmen etkilenmiştim adamdan. Utanç verici! Aklıma geldiğinde bile içimde bi heyecan oluşuyor bedenimde küçük dalgalanmalar boy gösteriyordu.

Açlıktandır açlıktan...

İç sesime hak verdim. Kesinlikle açlıktan böyle abuk sabuk şeyler hissediyordum. Başka bir açıklaması olamaz zaten. Yüzünü dahi görmediğim bir adamdan etkilenmek de neyin nesiydi.
Nefesimi kesen düşüncelerden kurtulmak için sarmaş dolaş karşımda oturan Emre ve Helin'e dikkat kesildim.

Kıskanılası aşıklar arasındaydılar. Emre'nin Helin'e bakışları bile
'aşığım sana!' diye adeta bağırıyordu. Benim etrafımda arkadaş çevremde böyle seven kimseye rastlamamıştım. Herkesin ya çıkar ilişkisi yada seks ilişkisi vardı. Aşığım diye bas bas bağıranlar, aradan birkaç gün geçmeden başkalarına aşık oluyorlardı.

Asi Tutsak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin