24. bölüm

229 21 47
                                    

keyifli okumalar

Tarihi köşkün muazzam geçmişini yansıtan havasını gölgelemeden düğüne uygun şekilde dekore edilmiş salonunda ilerlemek, büyülü bir şehre adım atmak gibiydi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Tarihi köşkün muazzam geçmişini yansıtan havasını gölgelemeden düğüne uygun şekilde dekore edilmiş salonunda ilerlemek, büyülü bir şehre adım atmak gibiydi.
Tabi bunun diğer sebebi belime doladığı eliyle varlığını hissettiren Onur da olabilirdi. Onur ile çift olarak davete katılmak farklı ve mükemmeldi.

Helin ve Emre henüz davet alanında olmasalar da görüş açımıza giren Oğuz'un aramızdaki mesafenin uzunluğuna rağmen beni gördüğünde gülümseyen suratı gerginliğimi bir parça olsun azalttı. Boş boğaz olmasının yanı sıra esprili bir yanı da vardı.

"Lütfen o yılışık herifin sana yaklaşmasına izin verme.." Onur'un kulağıma neredeyse fısıldayarak söylediği cümleye karşın başımı hafif yana yatırıp 'ciddi misin' dercesine baktım. Sonuçta Oğuz ısrarcı olmasına rağmen nerede durması gerektiğini bilen biriydi.

"Üzerinde baskı kurmak değil amacım... Sadece o herifin sana yakın olması beni huzursuz ediyor." Diyerek ağzında gevelediği bahanelerine bir anlam veremiyordum.

"Onur, amacını biliyorum, fakat Oğuz'la konuşmam seni rahatsız etmemeli." Oğuz hadsiz biriydi. Fakat ileri gitmeye kalktığı takdirde kendim müdahale edebilirdim.

"Konuşmaktan bahsetmiyorum Elçin... Yalnız o herif sana tekrar yavşama cesaretini gösterirse kendimi kontrol edemeyebilirim." Etrafı inceleyen gözlerim Onur'a yöneldi.

"Kontrol problemin olduğunu düşünürsek, evet kesinlikle korkmam gereken bir tehdit."  Alaya vurdurduğum sözlerime karşın yüzüne gelen anlık afallama ile gözleri kısıldı. Çarpıkça gülümserken elini alnına getirip utanmış bir ifadeyle gözlerime baktı.

"Hadi ama Elçin, daha ne kadar yüzüme vuracaksın?" Derken suratında ki utangaç gülümsemeyi orada tutmak istedim.  Üzerindeki lacivert takım elbisesinin içinde tam bir beyefendi imajı çiziyordu. Hafif dalgalı saçları ve yeni taşlanmış sakalsız suratı  ifadelerini gizlemiyordu. Özellikle benimle konuşurken sürekli sempatik bir ifadeyle bedenimi süzmesi öpme isteği uyandırıyordu.
Gözlerini üzerimden ayırıp bizi dikkatle izleyen Oğuz'a tehditkar bir bakış atıp tekrar kulağıma eğildi.

"Hem kabul et güzelim ilkine göre gayet iyiyidim." Bu kez yakışıklı suratına egoist bir sırıtma peyda olmuştu, fakat bunun sadece kuyruğu dik tutma çabasından ibaret olduğunu farkediyordum.

"Emin misin?" Kaşımın hafif kalkmasıyla yüzündeki eğreti sırıtma kayboldu.

"En azından başta kontrollü olduğumu inkar edemezsin." Sözleriyle tutamadığım kahkahalarıma karşın gözlerini yavaşça kapatıp açarken dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Evet, ilk yarım saat herşey yolunda sayılabilirdi!
Oğuz'un bulunduğu masaya yaklaşmamızla gülmeye zorda olsa son vermek zorundaydım.

Asi Tutsak Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin