'Kaçırıyorum seni' cümlesinde takılı kalmıştım hala, kaçıyorsak nereye kaçacaktık?
"Sanem hadi birileri gelmeden gitmemiz lazım." deyince ailemi ardımda bırakıp nereye gidecektim ki? Can beni çekiştire çekiştire arabasının önüne getirdiğinde kolumu bir hışımla çektim.
"Napıyoruz biz Can Bey, biz iş arkadaşıyız. Hem siz nerden biliyorsunuz beni istemeye geleceklerini? Hem siz benim bu nişanı istemediğimi nerden biliyorsunuz?" dedim ve ardından da gözlerimden yaşlar döküldü.
"Nişanlanmak istiyorsun yani? Ben bugün her şeyi yanlış mı anladım yani?" deyince kimden ne duyduğunu merak etmiştim ama biraz sonra burada kavga çıkabilirdi. Muzaffer'in de ne kadar ters bir insan olduğunu çok iyi biliyordum.
"Bakın Can Bey..." cümlemi tamamlayamamıştım ki sözüm kesildi.
"Can Bey değil Sanem! Can diye anlaşmıştık." şimdi tüm konular bitti, bey dememe takılmıştı.
"Can annemgil içerde şimdi beni merak edip çıktığında seni görsünler istemiyorum lütfen." diyerek duruma engel olmaya çalıştım.
"Peki..." dedi ve 'Can, Can' diye seslenmeme rağmen arabasına binip gitti. Bende çaresiz bir şekilde gözyaşlarımı silip içeri girecekken ablam geldi.
"Sanem dışarıda napıyorsun sen? Herkes içerde seni bekliyor. Aaa ağlıyor musun yoksa?" diyen ablama aldırmadan mutfağa girdim.
"Ne olacaksa olsun artık dayanamıyorum." dedikten sonra kahveleri doldurup salona geldim. Önce Muzaffer'in annesi Aysun Hanım'a uzattıktan sonra babam ve anneme verdim ardından da Muzaffer'e. Mutsuz ve ağlamaklı olduğum çok belliydi yine de zor dayanıyordum. Açıkçası da Can'ı çok merak ediyordum.
İsteme faslı geldiğinde annem ve babamın gözlerinin içine baktım uzun uzun. Aysun Hanım malum soruyu sorunca babam bana baktı uzun uzun.
"Düşünmek istiyoruz Aysun Hanım, biz kızımıza danışmadan bu işe kalkıştık ama onun rızası olmadan da yapmayız böyle bir şey..." diyen babama gülümseyerek baktım. Mutluluğumu uzun sürdürememiştim ama... Can hala aklımdan çıkmıyordu.
Herkes gidince önce babama sonra anneme sarıldım.
"Teşekkür ederim." diyebildim sadece ardından da odama geçtim. Üzerimdeki elbiseyi çıkarıp yatağıma uzandığımda ağlaya ağlaya yorganın içinde bekledim bir süre.
Seslerin kesildiğini duyunca üzerime rahat bir şeyler giyip odadan çıktım. Etrafı kolaçan ettikten sonra kendimi evden attım. Sahile gelip oturdum, bir süre denizi izledikten sonra aklıma CeyCey'in bana çekim için Can'ın adresini mesaj olarak gönderdiğini hatırladım.
Telefonu açıp mesajlarımı kontrol edince adresi buldum. Taksiye atlayıp evine geldim, onunla konuşmak iyi gelecekti bana. Ama sevgilisiyle evde baş başa olma fikride korkutuyordu beni. Geri dönemezdim, onun iyi olduğunu bilsem yeterdi benim için.
Kapısını büyük bir cesaretle çaldım ardından da gözyaşlarımı siliyordum ki kapıyı Emre Bey açtı.
"Aaa Sanem Hanım, hayırdır bir sorun mu var?" dediği anda arkasından içeriye bakmaya çalışıyordum ama o kapıyı kapatıyordu.
"Rahatsız ettim galiba kusura bakmayın. Ben Can Bey için gelmiştim, onunla bir şey konuşmak istiyordum da."
"Abim yok burada ama olsa olsa kesin dağ evindedir." deyince bir rahatlama gelmişti. En azından içeride ne oluyor korkumu yenmiştim.
"Peki bu dağ evinin adresini biliyorsanız bana verir misiniz? Gerçekten onunla konuşmam gerek." deyince Emre Bey'in benim ne kadar çaresiz olduğumu görünce adresi verdi.
"Teşekkür ederim." diyerek evden ayrıldım. Yol boyunca iyi olup olmadığını düşündüm. Umarım iyidir. Verilen adrese geldiğimde dışarıda yanan ateşe baktım. Etrafı incelerken Can'ı görünce sevinmiştim.
"Sanem Hanım nişanınız nasıl geçti? Parmağınız da yüzük göremiyorum ama..." dediği an ne diyeceğimi bilememiştim.
"Hanıma döndük yine, bunu sürekli hatırlatmanıza rağmen hemde. Yüzük yok evet çünkü nişan filan olmadı." dedim ciddiyetle.
"Niye kaçtın mı yoksa? Benimle kaçmadığına göre başkasıyla mı kaçtın?"
"Ama olmuyor böyle... Ben seninle neden gelmedim biliyor musun Can. Çünkü annem ve babam benim rızam olmadan, beni istemediğim birine vermezde ondan. Hem kaçacaksak eğer nereye kaçacaktık? Sizin sevgiliniz var beni kurtarmak için niye geldiniz ki?" dedim.
"Sevgilim yok Sanem, biz Polen'le ayrıldık." lafını duyar duymaz beynimi kaybetmiştim. İnsan durduk yere sevgilisinden niye, neden ayrılır?
"Neden... Neden ayrıldınız?" soruma cevap bekliyordum merakla, ama beklediğim cevap gelmeyecekti biliyordum.
"Nedeni yok desem inanacak mısın?"
"Hayır yani sorduğunuza göre bir nedeni var." dedim.
"Sanem kendime bile itiraf edemediğim şeyler var. Bunun cevabını sana veremem."
"Peki tamam o zaman, bugün beni kaçırmak için geldiğini söyledin. Nerden duydun, neden böyle bir şey yapma gereği duydun?" sonunda sorumu sorabilmiştim.
"Sabah çay almak için gittiğimde Güliz'e anlatırken duydum. Ağlamandan istemediğini anladım, kıyamadım o yüzden yani seninde dediğin gibi iş arkadaşı vazifemi yaptım." dedi Can.
***
Can'la uyuyakalmıştık, tam da Polen gelip bağırıp çağırana kadar. Bir heyecanla kalkıp saate, ardından da arayanlara baktım.
"Can bana bunu nasıl yaparsın? Sana sormuştum ben ayrılırken, başka biri mi var diye ama cevap vermemiştin! Bu kız için mi terk ettin beni?" diyen Polen'in son cümlesi beni çok şaşırtmıştı. Nasıl yani, Can... benim için mi ayrıldı Polen'den..?
"Polen bak ileri gidiyorsun, seninle düzgün bir şekilde konuşup ayrıldık. Niye zorluyorsun!" ayrılmalarının sebebi ben olmak istemezdim ama öyle mi görünüyordu?
"Zorlamak mı bu, seni ben herkesten her şeyden çok seviyorum. Bir anda bugün gelip bana ayrılalım diyosun! Nedenini öğrenmek de hakkım." nasıl yani, bugün ani bir kararla ayrılmışlarsa eğer kesin sebebi benimdir. Onlar konuşurken, çantamı alıp gidiyordum ki Can kolumdan tuttu.
"Hiçbir here gitmiyorsun Sanem, burada gitmesi gereken kişi Polen'dir."
Evet okuduğunuz için teşekkür ederim. Bir sonraki bölüm 15 yorum olduğunda gelecek 😻💫😍💙🙈
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benimsin (CanEm)
FanfictionSanem ve Can'ın aşkı sizi buradan alıp hayal dünyama götürecek. #canem