29 ~ "Olaylı Doğum Günü."

547 68 12
                                    

Yiğit oturunca direk lafa girdi. Zaten buraya da bir nedeni olduğu için geldiği belliydi. Babam bizi yalnız bıraktı.

"Sanem biliyorum hala toparlanamadın. Hala kendine gelemedin ama benim de en büyük dileğim, senin hayalin olan kitabı basmak. Kitabınla ilgili bir şeyler yazabildin mi?" haklıydı Yiğit, sonuçta bir işe başlamıştık bunun da devamı gelmeliydi.

"Yiğit bak çok haklısın ama ben hiçbir şey yazamadım. Sonuçta hastaneden daha dün çıktım. Bu durumda benden yazmamı isteme ve de bekleme." derdimi en iyi şekilde anlatmıştım ki Can geldi.

"Günaydın Sanem. Daha iyi misin?" diyen Can'ın gözü bir anda Yiğit'e ilişti.

"İyiyim canım iyiyim." dedim ve sarıldık.

"Bende seni götürmeye geldim. Randevumuz var ya hani."

"Tamam Can gidelim. Yiğit sende kusura bakmazsan eğer biz çıkalım." sandalyemle ilerlemiştim.

"Yok Sanem sorun değil. Sen iyi ol da." Yiğit'in sözlerinin ardından Can'ın avucunu sıktığı belliydi. Üzerimi giymemde Can yardımcı olmuştu. Giyinip, çıktık. Hastaneye yakın bir yerde olan ve benim gibi hastalara yardımcı olabilecek bir yere geldik. Hareket yapıp, yavaş yavaş yürümeme yardımcı olacak doktorla görüştük.

"Hoşgeldiniz."

"Hoşbulduk hocam. Ben Sanem." diyerek el sıkıştık.

"Memnun oldum Sanem. Bak buraya geliyorsan kötü düşünceleri ardında bırakıp geleceksin. Ben senin yürümen için elimden ne geliyorsa yapmaya hazırım." doktorun söylediği sözler bana umut olmuştu.

"Çok teşekkür ederim hocam. Ben size güveniyorum." bu konuşmalarımız sırasında Can da yanımızdaydı. O da bana destek olmak için burdaydı zaten.

"Hazırsan hareketlerimize geçelim." diyerek doktor, hemşiresini çağırdı. Beni rahat oturup, rahat hareket yapabileceğim bir yere aldılar.

"İlk hareketimize başlıyoruz. Hazır mısın Sanem?"

"Hazırım." derken bile sesim titriyordu. Çok ama çok heyecanlıydım ki. Oynatamadığım bacağımı doktor alıp, ağır ağır kaldırıp indirmeye başladı.

Sonra diğer bacağıma da aynı hareketleri uyguladı. Can'ın eli elimde, sıkı sıkı tutmuş. Hatta bırakmaya da niyeti yoktu. O da benim gibi çok heyecanlıydı.

1 saat süren antreman nihayet bitmişti. Nihayet dediğime bakmayın gerçekten doktoruma güveniyorum. Ve biz birbirimize güvendikçe bu işin üstesinden çabuk ve en iyi şekilde gelebiliriz.

"Bugünlük bu kadar Sanem. Her gün düzenli bir şekilde yaparsak inanıyorum ki çabucak yürümeye başlarsın. Ben sende o ışığı gördüm. Sen sakın kendini üzme olur mu?"

"Teşekkür ederim." dedikten sonra dışarı çıktık.

"Doktorunu beğendin mi?" Can'ın sorusu ile ona döndüm.

"Çokkk, hemde çok. Gerçekten çok iyi biri."

"O zaman bir şeyler yiyelim mi?" sabah kahvaltısı yapmadan evden çıkmıştım Yiğit yüzünden. Bu teklifi kaçıramazdım.

"Çok iyi olur. Sabah kahvaltısı yapmadım." arabaya binmeme yardım etti Can. Bir süredir yollarda ilerliyorduk ama hala bir yere varamamıştık ki. Bir anda Can sahile sürmeye başladı. Heyecanlı ve meraklı bir şekilde ilerlerken sahile geldik. Sahil bomboştu, sadece dalga sesi ve biraz ileride bir masa... Süslenmiş, çiçekli miçekli bir masaydı. Susuyordum sadece, o anda Can gelip kapımı açtı. Engelli sandalyem ile kumda ilerleyemediğim için onu yanımıza almadık. Can beni kucağına aldığı zaman ki göz göze gelişimizi dünyaya değişmezdim.

Masaya geldiğimizde beni nazik bir şekilde sandalyeye oturturduğunda etrafı incelemeye başladım.

"Can burası çok güzel. Biz kahvaltı yapacaktık..." derken bile gözlerimin içi gülümsüyordu.

"Kahvaltıyı burada yaparız dedim. Temiz hava, dalga sesi, sahile vuran dalgalarla. Hem sana bir sürprizim var." dediği anda masanın altından büyük mü büyük bir pasta çıkardı koydu masanın üstüne Can.

"Can... Unutmamışsın." diyerek pastaya bakıyordum. Evet bugün doğum günümdü. 20 Ağustos benim doğum günüm. Ağzım kulaklarımda sadece ama sadece pastada kalmıştım.

"Kahvaltıdan sonra yeriz birlikte." dedi Can ve pastayı kutusuna kaldırdı. İlk kutlayanın Can olması benim için çok önemli bir detaydı zaten.

"Teşekkür ederim Can. Şu an sana sarılamıyorum ama..." demiştim ki Can beni kıramadı hemen yanıma gelip bana sarıldı. Bende bu güzel günün hatrına dudağından uzunca öptüm.

"Seni ilk günki aşkla seviyorum karıcığım." bu sözlerden sonra erimiştim zaten. Neydi bu böyle? Resmen Can'ın annesi onu benim için doğurmuştu. Kahvaltımıza devam ettik.

"Keşke sahilde dolanıp, denize girebilseydim." iç karartıcı cümlem için üzgündüm. Ama deniz o kadar güzel, o kadar maviyken girme hayali olabiliyordu insanın. Can hemen ayağa kalktı, sandalyesini aldı. Denizin ortasına doğru koydu, geldi beni kucaklayıp o sandalyeye oturtturdu.

"Ama Can..." kıyafetlerimizle ıslansak da bu heyecan bir başkaydı. İyice ama iyice denizin kokusunu içime çekip, keyfini sürdüm.

Can beni tekrar geri yerime sahile sandalyeme oturtturdu. Pastayı birlikte kesip tadına baktık.

"Can sen benim her istediğimi böyle yaparsan ooo..." güldük, güldük, güldük...

"Sen iste yeter ki." duygusallıktan çıkıp, gerçek hayatımıza döndük. Arabaya binip yollara düştük. Can beni eve bırakıp, şirkete gitmesi gerektiğini söyleyip gitti. Odamda, yatağımda elime bilgisayarı almış bana ilham gelmesini bekliyordum. Ama gelir miydi ki o ilham? Düşünüyordum, ama bende tık yoktu. İlhamlarımı sömüren bu son olaydan sonra toplanmak kendine gelmek zorken ben nasıl yazabilirdim ki bu durumda.

***

Akşam olunca bahçeye inince karşılaştığım manzarayla bugün 2. şokumu atlattım. Doğum günü sürprizi yapan annem, babam, ablam, Osman, Ayhan ve Can.

"Yaaa ben sizi yerim ama..." duygulanıp ağlamaya başladım.

"İyiki doğdun Sanem, iyiki doğdun Sanem!" hepsine sarılıp, mum üfleyip dilek dileme sırasına gelmişti.

Şu ana kadar ki dileklerimin hepsi gerçekleşmişti Can sayesinde. Aslında iki dileğim vardı. İlki ayağa kalkıp yürüyebilmek, ikincisi de kitabımın basılması. Çok düşündüm ve benim için önemli olan ilk dileğimi tutup, mumları üfledim. Ablam, Osman olduğu için kendinde değildi. Hatta aynı ortamda bulunmak bile istemiyordu belliki. Her seferinde mutfaktan bir şey getirmek için bahane arayıp çıkıyordu.

Pastayı annem yardımıyla kestim, o anda bir davetsiz misafir gelmişti. Yiğit...

"Beni niye davet etmediniz?" diyerek soruyu bana yöneltti.

"Benim haberim yoktu da sen neden geldin?" elindeki dosyayı uzattı.

"Şirketinize ortak oldum." sözleri beynimde yankılanıp dururken Can'a döndüm.

"Demek satışa çıkardığımız hisseleri sen aldın?" dişlerini sıkarak sormuştu Can bu soruyu.

"Evet. Artık birlikteyiz." diyerek sırıttı Yiğit. Yiğit'in hakkında olan düşüncelerimde haklıymışım demekki.

Geç gelen bölüm için üzgünüm. Yazım hataları varsa affedin. İyi geceler Canım Okuyucularım! 😍❤💫

Sen Benimsin (CanEm) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin