12 ~ "Gidemezsin."

630 68 11
                                    

"Sanem istifanı kabul ediyorum ama işleme alınması için 14 günlük ihbar süresini tamamlaması gerekiyor. Yani 14 gün daha burdasın..." bu söyledikleri neydi şimdi böyle? İstifa edip gitmemem için bir bahane mi arıyordu yoksa?

"Nasıl ya? İstemiyorum ben." deyip itiraz etmeye çalıştım.

"Şirket prosödürü sonuçta. Uyman gerekiyor Sanem." cevap vermeden odadan çıktım. Ben daha fazla katlanamazdım ama...

***

Eve geldiğimde annem ve babam salonda beni bekliyorlardı. 

"Ne oluyor ya!" diyerek oturdum.

"Sanem sen napıyorsun kızım. Sen Can denen oğlanla nerelere gidiyosun kızım!" diyen babama bakakaldım.

"Bakın anne baba açıklayabilirim..." daha cümlemi tamamlayamamıştım,

"Kızım burası mahalle, sen milletin ağzına niye laf veriyorsun. Bu sefer kurtuluşun yok." dedi annem ve ardından telefonunu eline aldı,birini aradı.

"Aysun Hanım kızımızı size vermeyi kabul ediyoruz. Müsaitseniz bugün gelin, yüzükleri takalım." annemden bu sözleri duyacağıma keşke ölseymişim.

"Bu mu yani, bulduğunuz çözüm bu mu! Beni sevmediğim, istemediğim biriyle mi evlendireceksiniz." laflarıma bile aldırış etmiyorlardı. Odama geçip canım çıkana dek ağlamaya başladım. Ablam gelip teselli etse de bir işe yaramıyordu, kendimi durduramıyordum.

1 saat sonra odamın kapısı çalındı, gelen annemdi.

"Kalk kızım hadi. Yüzükleri takıcağız." deyip kolumdan tuttu, sürükledi

"Anne ne olur beni bir dinle..." demiştim ama boşa anlatıyordum.

"Yok dinlemiyorum bu nişan olacak." söylene söylene salona getirilmiştim.

"Aaa Sanem niye ağlıyorsun kız, bu evliliğe atılan ilk adım." diyen Muzaffer'e baktım sinirle.

Parmaklarımıza yüzüğü takan babama baktım, bunlar ne ara bu kadar duygusuz olmuştu. 

"Hadi hayırlı olsun." dedikten sonra kurdeleyi kesti. 

***

Sabaha kadar uyuyamamıştım, aynaya bakınca gözümün kan çanağı gibi olduğunu fark ettim. Giyinip evden çıktım, evdeki kimsenin yüzünü görmek istemiyordum. Sahile gelip oturdum.

CAN'IN AĞZINDAN;

Şirkete giderken sahilde yalnız başına oturan Sanem'i gördüm. Arabayı durdurup yanına oturdum. Yüzünü bana çevirince gözlerinin şişmiş ve morarmış olduğunu gördüm. Saçlarını düzeltmek için elini kaldırınca, parmağındaki nişan yüzüğünü gördüm. Tahmin ettiğim her şeyin gerçek olacağını düşünmemiştim.

"Sanem iyi misin?" diyebildim.

"Ordan iyiymiş gibi mi görünüyorum acaba?" diyerek tersledi beni.

"Sorunun ne olduğunu söylersen yardım edebilirim sana." 

"Sorun sensin Can sen! Ben bu haldeysem eğer hepsi senin yüzünden!" benim suçum neydi acaba?

"Benim yüzümden demek ha..." dedikten sonra daha fazla bu saçmalığa katlanamazdım. Çekip gittim yanından, hele ki o yüzüğü gördüğüme hala inanamıyordum. Şirkete geldiğimde yarın saat 13.00 için uçak bileti aldırdım, artık daha fazla bu saçmalığa dayanamazdım.

SANEM'İN AĞZINDAN;

Kendi kendime düşünüyordum, Can hayatıma girmeseydi eğer böyle bir şey olabilir miydi? Telefonum çalıyordu arayanın annem olduğunu görünce ilk çalışta açmadım. Ama daha sonra açmak zorunda kaldım.

"Çabuk eve." dedi ve telefon kapandı. Yine ne oluyordu ya... İsteksiz bir şekilde de olsa eve gelmiştim.

"Akşama kınan var hazırlan." dediğini duyunca şaşırmıştım. Yangından mal kaçırır gibi evlenilir miydi.

"Yok artık, bu ne ya! Ben sizin her dediğinizi yapmak zorunda-" lafım yarıda kesildi.

"Zorundasın!" bu laftan sonra odama geçtim. Odaya gelince yatağımın üzerinde duran bindallıya baktım. 'Keşke sevdiğim adam için giyseydim bu bindallıyı' diyerek iç geçirdim.

Odadan bahçeye bakınca hazırlıkları gördüm, gelenler git gide artıyordu ama ben daha ne giyinmiştim, ne de saçım yapılmıştı? Odaya ablam geldi.

"Aaa Sanem misafirler geldi, sen daha hazırlanmamışsın!" dedi gelir gelmez.

"Abla ne olur engel ol, bir şeyler yap..."

"Sanem kına bu sonuçta ne olur hazırlan. Bak annem ve babamın sözünün üzerine laf söyleyemem." kimse benim yanımda olmuyordu, en çokta bu beni üzüyordu açıkçası.

Ağlaya ağlaya da olsa önce saçımı yaptırdım, ardından da bindallıyı giyip aynanın karşısına geçtim. Kafama örtülen örtüden sonra bahçeye indiğimde herkes alkışlamaya başladı. Sadece kadınların olması da yeterdi, en azından o salak Muzaffer'in yüzünü görmeyecektim.

Sandalyeye oturtulup 'Yüksek yüksek tepelere' şarkısıyla daha da çok ağlamaya başladım. Etrafımda dönen kızların mutluluğu azıcık bende olsaydı keşke. Annem ise bir köşede oturmuş ağlıyordu? Bana üzüldüğü için mi? Yoksa gidiyorum diye sevindiği için mutluluktan mı ağlıyordu?

Benim ağladığımı görünce yüzümü açtılar. Ardından da açılan elime hem altın hemde kına sürüp kapattılar. Oyun havası çalınca ben yorgunum diyerek gelen teklifleri reddettim. Yanıma gelen ablam bir şey söyleyecekmiş gibi davranıyordu.

"Sanem yarın saat 12.00'de düğünün var..." dediği duyunca başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Keşke o gün Can kaçalım dediğinde kaçsaymışım.

Direk evi terk ettim ve bindallımla sokaklarda ağlaya ağlaya koştum. Bunların olmasının sebebi Can'dı. Onu tanımasaymışım keşke. Telefonuma gelen mesaja baktım aniden.

Gönderen: CeyCey

Yarın saat 13.00 de Can Bey'in uçağı varmış, gidiyormuş.

Niye her şey üstüme üstüme geliyordu?

Ne kadar gezip tozsam da yine de geldiğim yer evimdi, çünkü gidecek yerim yoktu da ondan.

***

Sabaha uyandığımda dolabımda asılı olan geliniği gördüm, neler oluyordu böyle. Keşke yaşadığım her şey bir rüya olsaydı.

"Evet kalk bakalım gelin hanımmm. Kuaföre gidiceğiz." diyerek odaya girdi ablam.

"Evde yapalım, gerçekten hiçbir yere gidemem." dediğimde mucburiyetten kabul etti ablam. 

Saçım, makyajım, gelinliğimi de giymiş, hazırlanmış bir şekilde aşağı indiğimde kapıda bekleyen insanların 'maşallah' dediklerini duydum. Hala kendimi çok kötü hissediyordum, arabaya bindikten sonra ağlamaya başladım, bozulan makyajım hiç umrumda değildi.

Düğün yerine geldiğimde telefona CeyCey'den yine aynı mesajı aldım. Vazgeçmek o kadar da kolay değildi. Gelin odasına geldiğimde beni yalnız bıraktılar. Makyajımı sildim, ardından telefonumu alıp CeyCey den Can'ın gideceği havaalanının adresini aldım. Yapmayacaktım, bu sefer annemgilin lafını dinlemeyecektim.

Koşa koşa taksiye binip, gelinlikle beraber koşmak zor olsa da havaalanına geldim. Saat 12. 55 geçiyordu, son 5 dakika kalmıştı. Beni bırakıp gidemezdi, ben buna müsaade etmezdim. Bavulunu almış tam gidiyorken uçağa doğru "Cannn!" diye bağırdım. İlk seslenişte duymamıştı.

"Cannnn, Cannnn." dediğim sırada durdu ve arkasına baktığında beni gördü. Durduğunu görünce koşa koşa yanına gidip boynuna atladım.

"Hiçbir here gidemezsin Can Divit." dedim.

Biraz farklı bir bölüm yazdım ama bunların hepsi sayesinde CanEm aşkı daha da güçlenecek inanın 💫 Yarın pazar ve bende küçük bir tatile çıkıyorum. Pazartesi akşama doğru bölümü yazıp göndereceğim inşallah 😻 Görüşürüz Canlar 🙈😍💜

Sen Benimsin (CanEm) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin