17 ~ "Özür Dilerim."

606 63 24
                                    

"Ooo Can Bey, böyle laflar etmek... Güzelmiş, sen ikimizi aynı anda nasıl idare ediyorsun ya!" sonuna patlamıştım. Gözümün içine baka baka hala susuyordu.

"İkiniz derken? Kimden bahsediyorsun sen?"

"Polen'den tabiki. Dün çalışmak için senin evine geldiğimde Polen'i yarı çıplak bir şekilde evinde gördüm, ondan bahsediyorum." biraz düşündü, kesin bana ne yalan uyduracağını düşünüyordur.

"Tamamen yanlış anlamışsın. Polen bana kendini affettirmek için gelmiş. Benim içtiğim içkiyi aldı ve içerken üzerine döküldü. Bende o kıyafetleri onun için verdim ona. Zaten çok durmadı, gönderdim onu." basit bir yalan gibiydi söyledikleri, hatta pek inanmamıştım.

"Hepsi bu kadar yani?"

"Evet bu kadar..." kendimi toplayıp, kafa dinlemeye ihtiyacım vardı.

"Benim gitmem lazım." diyerek harekete geçtim.

"Nereye? Hem biz daha bu Fabri meselesini konuşmadık." arkamı döndüm ve suratına aval aval baktım.

"Haa bir de o mesele var tabi. Sen beni nasıl partiden çıkarırsın, bir de el ele? Yanlış anladılar bizi, nasıl açıklayacağız bu durumu acaba?" diyerek sitem etmeye başladım.

"Yanlış anlama falan yok, sevgilimin başka biriyle dans etmesini istemiyorum, başka birinin dokunmasını da istemiyorum."

"Oooo sevgilin diyorsun, o iş bitti Can Divit... Ben bu meselenin doğruluk payına inanmadan sana güvenemem!" yalan söylediği kesindi. Böyle bir şey için en başta neden Polen'i eve alıyordu o zaman?

"Bitirmek bu kadar kolaydı yani öyle mi? Peki Sanem bundan sonra sana açıklama yapmayacağım. Sen neye inanmak istiyorsan ona inan." son noktasını koyup, partiye döndü. Ohh beni çıkardı partiden ama kendisi döndü. Bu laflardan sonra içeri giremezdim, hele de beni elimden tutup partiden çıkardıktan sonra asla dönemezdim.

CAN'IN AĞZINDAN;

Artık bana inanıp, inanmaması umrumda değildi gerçekten. Aramızda güven yoksa bu iş olmazdı zaten. Partiye döndüğümde yanlış anlaşılma için Fabri'den özür diledim. İşi almıştık, parti bitince kendimi dağ evine attım.

FLASHBACK (GEÇMİŞE DÖNÜŞ)
-Polen'in, Can'ın Evine Geldiği An-

Evde oturuyordum, Emre de gitmişti zaten. Kendime içki koyup bir film seçtim izlemek için. Kapının çaldığını duyunca koşa koşa gittim açmak için. İçimden de Sanem olsun diyerek, kapıyı açtım.

"Sanem..." lafım ağzıma tıkılmıştı. Gelen Polen'di.

"Senin ne işin var burada?" dedim sert bir tavırla.

"Can lütfen, sadece konuşmak için geldim."

"İstemiyorum." diyerek kapıyı kapatmak için bir hamle yaptığımda, ayağıyla durdurdu.

"Lütfen 5 dakika." sadece 5 dakika katlanabilirdim, daha fazla durmasını istemiyordum evimde.

"5 dakikayı geçmeyecek!" dedim.

"Söz veriyorum." deyince kapının önünden çekildim. İçeriye girmesine müsaade ettim, geçmesi için salonu gösterdim.

"Emre yok galiba?" evin sessizliğinden anlamıştı ama yine de sormayı tercih etmişti.

"Yok..." gayet soğuk davranıyordum, beni böyle davrandırmaya kendisi mecbur bırakmıştı.

"Ooo bana içki koyar mısın Can? Film de varmış, izleriz beraber." O anda kapı açıldı ve Emre geldi, onun geldiğini görünce sevinmiştim.

Sen Benimsin (CanEm) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin